gizli sf. 1. Görünmez, belli olmaz bir durumda olan, edimsel karşıtı:
 "Kanun, gizli eşyayı bulmaya mahsus bir fal kitabı değildir." -N. F. Kısakürek. 2. Başkalarından saklanan, duyurulmayan, saklı kalan, mahrem, mestur, nihan:
 "Sanırım babamla arasında gizli bir çekişme de yaşanıyordu." -A. Kutlu. 3. Niteliği anlaşılmayan, bilinmeyen:
 Gizli kuvvetler. 4.
 zf. Saklı olarak, saklayarak:
 "Mektubu senden gizli posta kutusuna attım." -M. Yesari.
 saklı sf. 1. Saklanmış olan:
 "Saklı, gizli demektir; sır manasına da gelir." -R. H. Karay. 2. Elde tutulan, mahfuz:
 Her hakkı saklıdır. 3. Gizli bir yere konarak kaybolması veya çalınması önlenen. 4. Başkalarından gizlenen, gizli tutulan, hafi:
 "Birbirlerinden saklı hiçbir işleri yoktur." -B. Felek.