engel is. 1. Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz, mânia, handikap:
"Seçme ve aracılık işlevini yerine getiren dünyanın önünde ise öyle aşılması güç engeller yok gibi." -A. Ağaoğlu. 2. Hemzemin geçitlerde kara yolu güvenliğini sağlamak için kullanılan açılır kapanır düzenek, bariyer. 3. Herhangi bir yolu kapamak için konulan nesne, bariyer. 4. Kara yollarının kenarlarına yapılan korkuluk, bariyer. 5.
sp. Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken tahta düzenek, bariyer.
güçlük is. 1. Zorluk. 2. Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat:
"Bir kere güçlük, ev bulmak ve eşya taşımak derdiyle başlar." -B. Felek. 3. Engel, pürüz:
"Güçlüklere bir başına da olsa karşı koyan insan, kuvvetli insan olmalı." -O. V. Kanık.