tutturmak (-i, -e) 1. Tutmasını sağlamak. 2.
(nsz) Bir işe başlayıp sürdürmek, bir şeyi yapmakta olmak:
"Urumeli Hisarı'na oturmuşum / Oturmuş da bir türkü tutturmuşum." -O. V. Kanık. 3.
(nsz) Aklına koyup direnmek, ısrar etmek:
"Sakal diye tutturmuş, başka laf dinlemiyor." -M. Ş. Esendal. 4.
(-i, -e) Çivi, toplu iğne, çengelli iğne vb. ile iliştirmek, bağlamak. 5.
(nsz) Hedefe vardırmak, değdirmek, isabet ettirmek:
"Taşı fırlattı ama tutturamadı." -Halikarnas Balıkçısı. 6.
(-i) Takip etmek:
"Geldiği yolu tutturup gene tek başına mahalle kahvesinin kapısı önüne kadar geldi." -M. Ş. Esendal.