savurmak (-i) 1. Havaya atıp dağıtmak, saçmak:
"İşçiler buğdayı savurmakta ve taneyi samandan ayırmaktadır." -N. F. Kısakürek. 2. Rüzgâr, şiddetle eserek bir yeri, bir şeyi altüst etmek, havaya kaldırmak, dağıtmak. 3. Kaldırıp atmak, fırlatmak:
"Adam birden silkinip beni yavaşça yana savurdu." -N. Eray. 4.
(nsz) Şiddetle döndürerek sallamak, kaldırarak vurmak:
Kılıç savurmak. Değnek savurmak. 5. Bir sıvının havalanmasını veya kaynayan sıvının taşmasını önlemek, soğutmak amacıyla alıp yine kendi kabına dökmek:
Sarnıcın suyunu savurmak. 6. Sallamak, uçurmak, dalgalandırmak:
"Ayaklarını boşluğa savururken küçük dolap gürültüyle yıkıldı." -P. Safa. 7.
(nsz) Yalan, küfür vb. söylemek:
"Onun bütün çapkınlığı Solmaz'a yoldan geçerken savurduğu birkaç kelimeden ibaretti." -H. Taner. 8.
mec. Boşuna ve çok miktarda harcamak, israf etmek:
Paraları savurmak.