Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

sadık ne demek?

 - 4 sözlük, 4 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

sadık anlamı
sf. (sa:dık) 1. esk. Doğru, gerçek. 2. Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli: "Birisi onu alsa en sadık kadın olacak, en güzel yemekleri pişirecekmiş." -Ç. Altan.

Kişi Adları Sözlüğü

Sadık anlamı Köken: Ar.
Söyleyiş: (sa:dık) Cinsiyet: Erkek
İçten bağlı, doğru, gerçek dost.

Türkçe - İngilizce

sadık anlamı
sıfat
1) loyal
2) faithful
3) devoted
4) staunch
5) obedient
6) constant
7) trusty
8) devout
9) adhesive
10) stanch
11) true-blue
12) true-hearted

Yerleşim Birimleri Sözlüğü

Sadık anlamı
Nevşehir ili, Hacıbektaş ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

sadık eş anlamlısı

doğru
sf. 1. Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı. 2. Gerçek, yalan olmayan: Doğru haber. 3. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun: "Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur." -A. Gündüz. 4. is. Gerçek, hakikat: "Söyleyin doğrusunu, siz insanoğlunun ahlaklı olabileceğine inanmıyorsunuz." -N. Ataç. 5. is. mat. İki nokta arasındaki en kısa çizgi: İki noktadan yalnız bir doğru geçebilir. 6. zf. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde: Çocuk doğru okudu. 7. zf. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. 8. zf. Yakın, yakınlarında: "Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." -F. R. Atay. 9. e. Karşı yönünce: "Börekçi fırınının karşısındaki dört köşe taşlar döşeli, iki yanı ağaçlı yoldan çarşıya doğru yürüyordu." -Y. Atılgan. 10. mec. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu.
gerçek
is. 1. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat. 2. Gerçeklik: "Her hâlde o gün imparatorluğun ölümü apaçık bir gerçekti." -H. E. Adıvar. 3. Doğruluk: "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir." -B. Felek. 4. sf. Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki, reel: Kâğıt paranın saymaca değeri varsa da gerçek değeri yoktur. 5. sf. Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici: Gerçek elmas. Gerçek hikâye. 6. sf. Temel, başlıca, asıl: "Bir kişinin ahlaklı olması için, o benim dediğim gerçek ahlaka erişebilmesi için bir iç âlemi olmalıdır." -N. Ataç. 7. sf. Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan: Bu peyzajdaki çiçekler son derece gerçek. 8. sf. Yapay olmayan. 9. sf. fel. Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan.
sadakatli
sf. İçten bağlı, sadık.

"sadık" için örnek kullanımlar

Ürünün sadık bir kullanıcı kitlesi olsa da yıllar içinde bu sayı azaldı.
Although a loyal user base of the product, this number decreased over the years.
Kaynak: chip.com.tr
Ayrıca bu yolla kazanacağınız misafirler sadık müşterileriniz haline gelebilir.
In addition, guests can earn in this way can become loyal customers.
Kaynak: turizmguncel.com
Takımının taktik disipline sadık kalmasını istiyor.
Tactical team wants to remain faithful to the discipline.
Kaynak: hurriyet.com.tr
Orijinal haritalardaki kara çizgilerine sadık kaldım.
I'm loyal to the black lines of the original maps.
Kaynak: dunyabulteni.net

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.