sançmak ne demek?
- 3 sözlük, 4 sonuç.Divanü Lügati't-Türk
sançmak anlamı
sançmak, dürtmek, sokmak; yenmek
sançmak, dürtmek, sokmak; yenmek
Güncel Türkçe Sözlük
sançmak, -ar anlamı
(-i) esk. Saplanmak, batmak.
(-i) esk. Saplanmak, batmak.
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
sançmak anlamı
1.Saplamak, batırmak : İğneyi iğneliğe sancıver oğlum. 2.Isırmak, sokmak : Yılan sançtı.
1.Saplamak, batırmak : İğneyi iğneliğe sancıver oğlum. 2.Isırmak, sokmak : Yılan sançtı.
sançmak anlamı
1. Tasarlamak, içinden geçirmek. 2. Şansını denemek.
1. Tasarlamak, içinden geçirmek. 2. Şansını denemek.
sançmak eş anlamlısı
batmak
(nsz) 1. Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek: "Sonra hani bir gemimiz batmıştı." -S. F. Abasıyanık. 2. Dünyanın dönüşü dolayısıyla güneş, ay ve yıldız ufkun altına inmek: "Güneş renksiz bulutlar altında batıyordu." -Ö. Seyfettin. 3. İflas etmek. 4. Kirlenmek: Üstüm başım battı. 5. (-e) Saplanmak: "Ayağına yolda diken batmıştı." -O. C. Kaygılı. 6. (-e) Tedirgin etmemesi gereken şeyler tedirgin etmek: Bazı kimselere para batar, sarf edecek yer ararlar. 7. (-e) Hoşa gitmeyen bir duruma uğramak: "Abdi Bey'in sabırsız, çabuk parlamaya yatkın mizacına karısının tevekküllü ve sakinliği fena hâlde batıyor." -A. İlhan. 8. Yok olmak. 9. (-e) Çökmek: "İçeriye batmış gözleri kadına dikilmişti." -S. F. Abasıyanık. 10. mec. Daha kötü bir duruma uğramak. 11. mec. Yıkılmak, egemenliği sona ermek: "Bizans kurulduğundan battığı tarihe kadar 1125 sene geçmişti." -Y. K. Beyatlı. 12. (-e) mec. Dokunmak, incitmek: Onun her sözü bana batar.
(nsz) 1. Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek: "Sonra hani bir gemimiz batmıştı." -S. F. Abasıyanık. 2. Dünyanın dönüşü dolayısıyla güneş, ay ve yıldız ufkun altına inmek: "Güneş renksiz bulutlar altında batıyordu." -Ö. Seyfettin. 3. İflas etmek. 4. Kirlenmek: Üstüm başım battı. 5. (-e) Saplanmak: "Ayağına yolda diken batmıştı." -O. C. Kaygılı. 6. (-e) Tedirgin etmemesi gereken şeyler tedirgin etmek: Bazı kimselere para batar, sarf edecek yer ararlar. 7. (-e) Hoşa gitmeyen bir duruma uğramak: "Abdi Bey'in sabırsız, çabuk parlamaya yatkın mizacına karısının tevekküllü ve sakinliği fena hâlde batıyor." -A. İlhan. 8. Yok olmak. 9. (-e) Çökmek: "İçeriye batmış gözleri kadına dikilmişti." -S. F. Abasıyanık. 10. mec. Daha kötü bir duruma uğramak. 11. mec. Yıkılmak, egemenliği sona ermek: "Bizans kurulduğundan battığı tarihe kadar 1125 sene geçmişti." -Y. K. Beyatlı. 12. (-e) mec. Dokunmak, incitmek: Onun her sözü bana batar.
saplanmak
(-e) 1. Hızla batmak: "Mahfeye o kadar ok saplanmıştı ki gören onu kocaman bir kirpi sanabilirdi." -N. F. Kısakürek. 2. Batma sonucu hareket edemez olmak, batıp kalmak: "Dönüşte Zeytinburnu açıklarında kara saplandık." -Y. Z. Ortaç.
(-e) 1. Hızla batmak: "Mahfeye o kadar ok saplanmıştı ki gören onu kocaman bir kirpi sanabilirdi." -N. F. Kısakürek. 2. Batma sonucu hareket edemez olmak, batıp kalmak: "Dönüşte Zeytinburnu açıklarında kara saplandık." -Y. Z. Ortaç.
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
