Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

sezmek ne demek?

 - 3 sözlük, 3 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

sezmek, -er anlamı
(-i) 1. Açık bir kanıt olmaksızın, olmuş veya olacak bir şeyi anlamak, kestirmek, hissetmek: "İkinci Dünya Savaşı'na doğru gittiğimizi en evvel sen sezmiştin." -R. H. Karay. 2. Anlamak, fark etmek: "Onun deli sayılmasının sebeplerini gizlice biz de sezerdik." -A. Ş. Hisar.

Türkçe - İngilizce

sezmek anlamı
fiil
1) intuit
2) divine
3) detect
4) sense
5) smell
6) discern
7) sniff
8) scent
9) anticipate
10) perceive
11) feel
12) guess
13) antedate
14) rumble
15) see
16) have a scent for
sıfat
1) be sensible of
kelime öbeği
1) taste blood

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

sezmek anlamı
Duymak.

Çayağzı *Şavşat Artvin

sezmek eş anlamlısı

anlamak
(-i) 1. Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak: "Yıldızın hemen altında, namluya benzer bir başka şekil var, bunun bir tabanca olduğunu anlamakta gecikmiyorum." -A. Ümit. 2. Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek. 3. Sorup öğrenmek. 4. Doğru ve yerinde bulmak: Hani bunu anladık ama! 5. Birinin duygularını, istek ve düşüncelerini sezebilmek: "Kabul etmeyeceğini ben daha o gün anlamıştım." -M. C. Kuntay. 6. (-den) Bir şey hakkında bilgisi bulunmak: "Biz de onun kadar bu işten anlarız." -H. Taner. 7. (-den, nsz) İyilik görmek, yararlanmak: Bu ilaçtan hiçbir şey anlamadım. 8. argo Sahip olmayı istemek, dileğinin yerine getirilmesini istemek: Yediğinden biz de anlayalım.
fark etmek
1) görmek, seçmek: "Boğaz'ın sisle kaplı olduğunu ancak ön güvertede bir yer bulup oturunca fark etmişti." -A. İlhan. 2) anlamak, sezmek: "Öç almanın fırsatını yakalamış gibi konuştuğunu fark etti." -T. Buğra. 3) değişmek, başkalaşmak; 4) ayırt etmek: "Konuşma kesilmiyor, şimdi yabancı sesleri daha iyi fark etmekteyim." -R. H. Karay.
hissetmek
(-i) (hi'ssetmek) 1. Fiziksel bir uyarıyı duymak: "Hançer saplanmış gibi keskin bir sızı hissetmişti kasıklarında" -A. Kulin. 2. Bir şeyden etkilenmek, duymak. 3. Sezmek, farkına varmak, anlamak: "Bu yıkılışın ona geldiğini hep hissediyorduk." -F. R. Atay. 4. mec. Saymak, addetmek: "Ömürleri boyunca hep kendilerini başkalarından sorumlu hissetmiş ve ancak böyle ayakta kalabilmiş insanlardan biriydi." -E. Şafak.
kestirmek
(-i) 1. Kesme işini yaptırmak. 2. Akıl yolu ile gerçeğe yakın bir yargıya varmak, tahmin etmek: "Ben bu kadar şeyi kestiremez miyim?" -M. Ş. Esendal. 3. Kesilmesini sağlamak, kesilmesine yol açmak: Bebeğin sütünü limon sıkarak kestirdi. 4. Karar vermek: "Söze nereden, nasıl başlayacağımı kestiremiyorum." -H. Taner. 5. (nsz) Kısa bir süre uyumak, şekerleme yapmak: "Rahmi peykenin köşesine büzülmüş, kestiriyordu." -B. Felek. 6. Anlamak, farkına varmak: "Bu çocuk zaten hâlâ durumunu kestirememiştir." -B. Felek.

"sezmek" için örnek kullanımlar

Arkadaşları tarafından Hana-chan diye çağırılan Hanajima'nın, dalgaları saptamak, insanların gerçek doğasını sezmek ve aura larını görmek
Kaynak: Saki Hanajima

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.