göz is. 1.
anat. Görme organı. 2. Bazı deyimlerde, görme ve bakma:
Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3. Oda:
"Şu fakir mahallede bir göz evim olsaydı / Nasıl sevinç içinde çıkardım şu yokuşu." -Z. O. Saba. 4. Bakış, görüş:
Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 5. Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak:
"Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu?" -T. Buğra. 6. Delik, boşluk:
İğnenin gözü. "Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır." -S. F. Abasıyanık. 7. Çekmece:
Masanın gözleri. 8. Terazi kefesi. 9. Nazar:
"İnsanı gözle yiyip bitirirler." -Ö. Seyfettin. 10. Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı:
Gözden düşmek. Göze girmek. 11. Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri:
Göz aşısı. 12. Bölüm, hane:
Dama tahtasında altmış dört göz vardır. 13. Bazı yaraların uç bölümü:
Çıbanın gözü.