durgun sf. 1. Sakin:
"Deniz masmavi, hava durgun, her taraf ılıktı." -R. H. Karay. 2.
mec. Neşesiz, keyifsiz, sessiz:
"Öteki durgun bir Anadolu köylüsü idi." -F. R. Atay. 3.
mec. Canlı olmayan, sönük, hareketsiz:
"Harp hemen tesirini gösterdi. Piyasa durgun." -Ö. Seyfettin.
hareketsiz sf. Hareket etmeyen, yerinden kımıldamayan, durgun, durağan:
"Başını kaldırmaksızın hep aynı durumda sessiz ve hareketsiz." -Y. K. Karaosmanoğlu.
sakin sf. (sa:kin) 1. Hareket etmeyen, kımıldamayan. 2. Durgun, dingin. 3. Sessiz:
"Dinlenmek için otelimizden daha sakinini bulacağınızı ummam." -S. F. Abasıyanık. 4. Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen. 5. Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış veya geçmiş:
"Sesi dinlediği müddetçe sakin ve uslu duruyordu." -Y. K. Karaosmanoğlu. 6. Bir yerde oturan:
"Öğle uykusuna dalmış yalı sakinleri. Rehavet çökmüş." -A. Dino.