büyümek (nsz) 1. Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutlar artmak, irileşmek, eskisinden büyük duruma gelmek:
"Büyür güzellikleri, vücutları, kısmetleri çocuklar uyurken." -F. H. Dağlarca. 2. Yetişmek:
"İhtiyar Süleyman Çavuşun ellerinde büyüdüm." -A. Gündüz. 3. Yaşı artmak, yaşlanmak:
"Fakat büyüdükçe o kadar sevdiği bu oyunlara veda etmek lazım gelecekti." -Ö. Seyfettin. 4. Artmak, güçlenmek, şiddeti artmak:
"İkinci de okuduktan sonra kavga büyüdü." -M. Ş. Esendal. 5. Sayıca artmak. 6. Genişlemek:
"Barbarosların ülkesi büyüdükçe büyüyordu." -F. F. Tülbentçi. 7. Önem ve değer kazanmak:
"Türklük ülküsünün biraz daha köklendiğini, büyüdüğünü, yeşerdiğini duyarız." -O. S. Orhon.
serpilmek (nsz) 1. Serpme işine konu olmak:
"Cam kırıkları su gibi dört tarafa serpildiler." -A. İlhan. 2. Gelişmek, büyümek:
"Şu on altı yıllık dönem içinde doğan, serpilen bütün partilerimiz birbiri içinden doğmuştur." -N. Cumalı. 3. Yayılmak:
"En çok zevki, kasabanın bayram yerlerinden, halkın tatil günleri serpildiği çayırlıklardan aldım." -S. F. Abasıyanık.