boşaltmak (-i) 1. Boş duruma getirmek:
"Bu durum, ister istemez evi doldurup boşaltanlarda da kısıntı yapmamızı gerektiriyordu" -A. Ağaoğlu. 2.
(-i, -e) Dökmek, boca etmek:
"Tavşankanı çayı ince belli çay bardağına boşalttı." -H. Taner. 3.
(nsz) Bir silahta ne kadar mermi varsa hepsini arka arkaya patlatmak:
"Yayla devriyesi bizden yardım istemek için havaya silah boşaltmış." -H. R. Gürpınar. 4. Kusmak. 5. Gevşetmek, açmak:
"İbrahim Ağa atın kolanlarını boşaltırken, kendini bir iş yapmış sayar." -M. Ş. Esendal.