Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

boşaltmak ne demek?

 - 2 sözlük, 2 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

boşaltmak anlamı
(-i) 1. Boş duruma getirmek: "Bu durum, ister istemez evi doldurup boşaltanlarda da kısıntı yapmamızı gerektiriyordu" -A. Ağaoğlu. 2. (-i, -e) Dökmek, boca etmek: "Tavşankanı çayı ince belli çay bardağına boşalttı." -H. Taner. 3. (nsz) Bir silahta ne kadar mermi varsa hepsini arka arkaya patlatmak: "Yayla devriyesi bizden yardım istemek için havaya silah boşaltmış." -H. R. Gürpınar. 4. Kusmak. 5. Gevşetmek, açmak: "İbrahim Ağa atın kolanlarını boşaltırken, kendini bir iş yapmış sayar." -M. Ş. Esendal.

Türkçe - İngilizce

boşaltmak anlamı
fiil
1) empty
2) discharge
3) unload
4) drain
5) vacate
6) evacuate
7) clear
8) exhaust
9) dump
10) pour
11) bleed
12) drain off
13) clean
14) tip
15) void
16) deplete
17) dismantle
18) clear out
19) excrete
20) clean out
21) drain away
22) ejaculate
23) disgorge
24) strip
25) unpack
26) quit
27) tip out
28) pour from
29) tip over
30) pour out of
31) turn out
32) unlade
33) teem
34) debus
35) let off
36) deplenish
37) close out
38) drop off
39) draw off

boşaltmak eş anlamlısı

açmak
(-i) 1. Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek: "Kapıyı açıp içeri giriyorum." -A. Ağaoğlu. 2. Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak: "Örtüyü açmaya mecburum." -R. H. Karay. 3. Engeli kaldırmak: Karla kapanan yolu açmak. 4. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak: "Kadın hamalı dışarı çıkardı, sonra çantasını açıp birkaç lira çıkardı." -M. Ş. Esendal. 5. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. 6. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak: Tıkanmış boruyu açmak. 7. Çevresini genişletmek: Anıtın çevresini açmak. 8. Birbirinden uzaklaştırmak: Kollarını açtı. 9. Yarmak: Çıbanı açmak. 10. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak: Yumağı açmak. 11. Bir toplantıyı başlatmak. 12. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek: "Bu heykeli açmak için bir seneden beri münasip bir fırsat kollanıyordu." -R. N. Güntekin. 13. Bir aygıtı, bir düzeneği çalışır duruma getirmek: "Dönüş yolunda radyoyu açtık." -E. Şafak. 14. Alışverişi başlatmak: Bakan, tütün piyasasını açtı. 15. Rengin koyuluğunu azaltmak: Bu boyayı biraz daha açmalı. 16. Yakışmak, güzel göstermek: Bu renk odayı açtı. 17. Ferahlık vermek. 18. Beğenmek: Burası beni açmadı, başka yere gidelim. 19. Bir konu ile ilgili konuşmak. 20. (-i, -e) Avunmak veya danışmak için söylemek, içini dökmek: "Size derdimi açmaya geldim." -F. R. Atay. 21. (nsz) Yapmak, düzenlemek: Sınav açmak. 22. (nsz) Ayırmak, tahsis etmek: Senin için üst katta bir oda açtık. 23. Görünür duruma getirmek: Kollarını, göğsünü açmış. 24. (nsz) Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. 25. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. 26. (nsz) mec. Geçit vermek: Evin arka tarafına geçmek için kapı açtık. 27. mec. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek: Öğretmen sürekli konuşuyor, öğrenciyi açmak istiyordu. 28. esk. Savaşla almak, fethetmek.
boca etmek
1) geminin başını rüzgâr almayan tarafa çevirmek: "Ne var ki Ateşoğlu dümendeydi. Yükseldi, yine boca etti." -Halikarnas Balıkçısı. 2) mec. birden çevirip boşaltmak, dökmek: "Şarap koyuyorum diye sirke şişesini boca etmişsin." -H. R. Gürpınar.
dökmek
(-i) 1. Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak: "İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek." -S. F. Abasıyanık. 2. Belli bir yere boşaltmak: Sigara tablasını dökmek. 3. Akıtmak, düşürmek: "Annem bunu sezdiği gün, babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur." -Y. Z. Ortaç. 4. (-e) Saçmak, serpmek: Tavuklara yem döktü. 5. Salmak, bırakmak. 6. Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek: "Yapraklarını dökmüş iki söğüt ağacı..." -S. F. Abasıyanık. 7. Teninde kızamık, kızıl, suçiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak. 8. Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı vb.ni kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak: "Heykel ilkin çamurdan yapılıyor, sonra kalıbını çıkarıp tunçtan dökecekler." -H. Taner. 9. Sulu hamuru kızgın yağ veya tepsinin içine akıtarak pişirmek: Lokma dökmek. Kadayıf dökmek. 10. Bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak: Sınıra asker dökmek. 11. (nsz) Çok söylemek: Dil dökmek. 12. Bir şeyi yok etmek için atmak: Satılmayan hamsileri denize döktüler. 13. (-e) Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak: "Şimdi maşallah açılmaya başladım diye söylenirsin, işi ahbaplığa dökersin, olur gider." -R. N. Güntekin. 14. Yakmak, tutuşturmak: "Sabah ve akşam kahvaltıları için mangal döktürürdü. Mangal yakmak denmezdi. Mangalı dök, tutuştur denirdi." -N. Neyzi. 15. Kullanmak, harcamak, sarf etmek: "Dimağ ve beden cevherlerini döken çocukları hesaplı bir kalori ile beslemek lazımdı." -C. Uçuk. 16. mec. Çok sayıda öğrenciyi sınavda veya bir üst sınıfa geçirmede başarısız saymak: Sınıfın yarısını döktüler. 17. (nsz) mec. Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek: Para dökmek. 18. mec. Açığa vurmak, söylemek, ortaya koymak: Acaba biraz anlatsan, derdini döksen olmaz mı?
gevşetmek
(-i) 1. Sertlik ve gerginliğini bozmak: "Çok biçimli bağlanmış olduğuna dikkat ettiğim siyah papyon kravatımı azıcık çarpıtıyor, gevşetiyorum." -R. H. Karay. 2. mec. Rahatlatmak, sakinleştirmek.
kusmak
(nsz) 1. Midesinin içindekilerini ağız yolu ile dışarı atmak, kay etmek, istifra etmek. 2. Reddetmek: "İhanetin böylesini tarih kabul etmez, kusardı." -T. Buğra. 3. (-i) Boyanan ve temizlenen şeyler yeniden ortaya çıkmak: Kumaş lekeyi kustu. Helva yağını kusmuş. 4. (-i) mec. İçinde birikmiş kinini, öfkesini söyleyerek açığa vurmak.

"boşaltmak" için örnek kullanımlar

Florya'daki odasını boşaltmak zorunda kalmış, TT Arena'ya gitmişti.
Florya was forced to vacate his room, TT Arena, was gone.
Kaynak: skorer.milliyet.com.tr
Bu yapılmadığı takdirde köyümüzü boşaltmak zorunda kalacağız.
Failure to do so will have to vacate our village.
Kaynak: haberx.com
Önde oynarken oyun anahtarlarından biri çabuk saha boşaltmak.
One of the keys to playing the game quickly evacuate ahead of the field.
Kaynak: spor.haberturk.com
Necat hoca da tüpü ikinci kata çıkarıp, boşaltmak istemiş.
Remove the tube to the second floor Necat teacher, wanted to unload.
Kaynak: yeniasir.com.tr
Rezervuarlar su biriktirmek ve sonradan boşaltmak için kullanılır. Genelde rezervuarlarda şamandıra sistemi ile çalışan mekanizma lar
Kaynak: Rezervuar
sultanı Samsamüddevle Merzubani 'yi mağlub edip Musul'u ele geçirdi. Bağdad 'ı almak istediyse de başaramadı ve Musul 'u boşaltmak zorunda kaldı.
Kaynak: Mervaniler
olmasına karşın muson rüzgarlarına karşı korumasız olduğundan gemiler 5 km açıkta demirlemek ve yüklerini mavnalarla boşaltmak zorunda kalır.
Kaynak: Semarang
Bununla birlikte 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi uyarınca Osmanlılar bu bölgeyi boşaltmak zorunda kaldılar. Bir süre Cenûb-i
Kaynak: Elviye-i Selâse
Örneğin, bir bavulu yerleştirip sonra boşaltmak, yahut tekrar tekrar aynı eşyanın tozunu almak gibi. Ama bu hastalarda genellikle hafıza
Kaynak: Aşırı aktivite
Kırım Hanlığınca işgal edilmesine, kazanılan zafere karşın lojistik yetersizliklerden Kırım Hanı şehri ve çevresini boşaltmak zorunda kaldı.
Kaynak: Moskova Yangını
Patlayıcı askeri gereçleri doğrudan limana boşaltmak liman yönetmeliklerine aykırıdır, çünkü bu tip patlayıcı kargo taşıyan gemilerin
Kaynak: La Coubre Patlaması
püskürttü, Budenniy'in bolşevik süvarileri Polonyalıları Kiev'i boşaltmak zorunda bıraktı (10 Haziran 1920) ve Jitomir 'e doğru saldırıya geçti.
Kaynak: Sovyet-Polonya Savaşı
maddelerden yapılan, üzerinde para atılacak bir deliği (bazı çeşitlerinde banknot lar için yuvarlak delik) ve altında içini boşaltmak için
Kaynak: Kumbara
Bu kulplardan yanlardaki yatay iki tanesi hydria'yı kaldırmaya, boynundaki düşey olan üçüncüsü de içini boşaltmak için eğmeye yarar.
Kaynak: Hydria
Paris'in içerisinde kanaldaki gemileri boşaltmak amacıyla iki tane liman yapılmıştır. Bu limanlar Bassin de l'Arsenal ve Bassin de la
Kaynak: Saint-Martin Kanalı
Şehri kurtarmak için Konya 'dan İznik'e gelen I. Kılıç Arslan , mücadele sonunda şehri boşaltmak zorunda kaldı. Şehri kaybeden Anadolu
Kaynak: İznik Kuşatması
İtfaiye ekipleri ve polis bölgeyi boşaltmak için uğraşırken, cesedin Metehan Altınkılıç'a ait olduğu belirlendi. Altınkılıç'ın oğlu ve
Kaynak: Kuştepe Camii
Kondansatörler içlerinde biriktirdikleri enerjiyi yüke boşaltmak suretiyle doğrultucu devrelerinde de kullanılabilirler. En basit
Kaynak: Kondansatör
Bazı oyma aralarını boşaltmak için kullanılan, ucu sivri, ince ve dil gibi testere . Tütün ürünlerinde: Tütün çubuklarının ve sigara
Kaynak: Zıvana
Duruşmanın gizli yapılması kararı alındığında salonu boşaltmak ve duruşmanın gizli yapıldığını bildirir levhayı salon dışına asmak
Kaynak: Mübaşir
Kadehi bir dikişte boşaltmak, mezeleri (çiroz , ringa , ciğer tava , piyaz lar, pilaki , midye tava , çerkez tavuğu , peynir ...)
Kaynak: Akşamcılık
Diğer taraftan Batum'u Osmanlı Ordusu boşaltmak zorunda kalmış, Ruslara karşı isyan eden Gürcistan'daki Abhaz halkına Osmanlı yardım
Kaynak: Yahniler Muharebesi
Sonunda rehine verdiği konağı boşaltmak zorunda kalırlar. Bütün aile sokakta kalır. Bu sırada, ailenin yakın zamanda ölen damadı Galip
Kaynak: Aylaklar (roman)
1958'de Yarbay Flint elinde beyaz bayrağıyla ihtilaflı bölgedeki İsrail polislerini boşaltmak için yol gösterirken Ürdün kurşunuyla öldürüldü.
Kaynak: Scopus Dağı
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.