Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

dökmek ne demek?

 - 4 sözlük, 5 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

dökmek, -er anlamı
(-i) 1. Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak: "İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek." -S. F. Abasıyanık. 2. Belli bir yere boşaltmak: Sigara tablasını dökmek. 3. Akıtmak, düşürmek: "Annem bunu sezdiği gün, babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur." -Y. Z. Ortaç. 4. (-e) Saçmak, serpmek: Tavuklara yem döktü. 5. Salmak, bırakmak. 6. Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek: "Yapraklarını dökmüş iki söğüt ağacı..." -S. F. Abasıyanık. 7. Teninde kızamık, kızıl, suçiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak. 8. Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı vb.ni kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak: "Heykel ilkin çamurdan yapılıyor, sonra kalıbını çıkarıp tunçtan dökecekler." -H. Taner. 9. Sulu hamuru kızgın yağ veya tepsinin içine akıtarak pişirmek: Lokma dökmek. Kadayıf dökmek. 10. Bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak: Sınıra asker dökmek. 11. (nsz) Çok söylemek: Dil dökmek. 12. Bir şeyi yok etmek için atmak: Satılmayan hamsileri denize döktüler. 13. (-e) Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak: "Şimdi maşallah açılmaya başladım diye söylenirsin, işi ahbaplığa dökersin, olur gider." -R. N. Güntekin. 14. Yakmak, tutuşturmak: "Sabah ve akşam kahvaltıları için mangal döktürürdü. Mangal yakmak denmezdi. Mangalı dök, tutuştur denirdi." -N. Neyzi. 15. Kullanmak, harcamak, sarf etmek: "Dimağ ve beden cevherlerini döken çocukları hesaplı bir kalori ile beslemek lazımdı." -C. Uçuk. 16. mec. Çok sayıda öğrenciyi sınavda veya bir üst sınıfa geçirmede başarısız saymak: Sınıfın yarısını döktüler. 17. (nsz) mec. Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek: Para dökmek. 18. mec. Açığa vurmak, söylemek, ortaya koymak: Acaba biraz anlatsan, derdini döksen olmaz mı?

Tarama Sözlüğü

dökmek anlamı
1. Bırakmak, terketmek, atmak. 2. Sarfetmek, harcetmek

Türkçe - İngilizce

dökmek anlamı
fiil
1) spill
2) pour
3) shed
4) pour out
5) dump
6) cast
7) tip
8) pour from
9) effuse
10) pour out of
11) teem
12) found
13) empty
14) diffuse
15) slop
16) unbosom
17) deplenish
18) deplete
19) shower
20) slosh on
21) tip over

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

dökmek anlamı
Vermek: Bu gezinti dat dökmedi hiç.

*Bor -Niğde

dökmek anlamı
Sebze ürün vermeye başlamak.

*Ağın, *Keban -Elâzığ

dökmek eş anlamlısı

akıtmak
(-i, -e) Akmasını sağlamak, akmasına yol açmak, dökmek.
bırakmak
(-i) 1. Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak. 2. (nsz) Koymak: "Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı." -T. Buğra. 3. Bir işi başka bir zamana ertelemek: Gezmeyi haftaya bıraktık. 4. Unutmak: Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım? 5. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek. 6. Saklamak, artırmak: Paranın bir kısmını bırak! 7. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek: "Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı." -F. R. Atay. 8. (nsz) Engel olmamak: "Bırak, burasını benim defterimden okuyayım." -Ö. Seyfettin. 9. Sarkıtmak: Saçlarını omzuna bırakmış. 10. (nsz) Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak: "Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu." -C. Uçuk. 11. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek: "Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı." -H. E. Adıvar. 12. (nsz) Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak: "Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim." -R. H. Karay. 13. (nsz) Bıyık veya sakal uzatmak. 14. (nsz) Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak: "Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?" -R. H. Karay. 15. Boşamak: "Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler." -Ö. Seyfettin. 16. Kötü bir durumda terk etmek. 17. Ayrılmak, terk etmek: "Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi." -P. Safa. 18. Sınıf geçirmemek, döndürmek: Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı. 19. (-e) Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek: "Başkalarına on ikiye veriyoruz ama sana onar kuruştan bırakayım." -M. Ş. Esendal. 20. (-i, -e) Bakılmak, korunmak için vermek: Eşyamı size bırakacağım. 21. (nsz) Yanına almamak, yanında götürmemek: "Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim." -Atatürk. 22. (-i, -e) Sahiplik hakkını başkasına vermek: Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış. 23. (nsz) Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak. 24. (nsz) Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek: İz bırakmak. Leke bırakmak.
düşürmek
(-e) 1. Düşmesine yol açmak, düşmesine sebep olmak: "Ben şimdi buracıkta tarağımı düşürmüşüm, gördünüz mü?" -O. C. Kaygılı. 2. (-i) Değerini, fiyatını indirmek. 3. (-i) Azaltmak. 4. (nsz) Vücuttan yavru, çocuk, taş, solucan vb. atmak: Çocuk, solucan düşürüyor. 5. (-i) Iskat etmek: Bakanlar kurulunu düşürmek. 6. Uğratmak: Tehlikeye düşürmek. 7. (-i, -den) Değerli bir şeyi ucuz veya kolay elde etmek: Bu güzel halıyı bedestenden çok ucuza düşürdüm. 8. (-i) Zayıf bırakmak, gücünü azaltmak: "Annemi verem iyiden iyiye düşürmüştü." -Y. K. Beyatlı.
harcamak
(-i) 1. Bir iş görmek veya bir şey satın almak için parayı elden çıkarmak, sarf etmek: "İki maaşımı hastalığına harcadığım talebe, sonbaharla beraber ölmüştü." -S. F. Abasıyanık. 2. Bir şey yapmak için kullanmak, tüketmek: Bu beş ton demiri bu yapıya harcadık. Bu yemek için bir saatimi harcadım. 3. mec. Birinin değer ve onurunu kırıcı bir durum yaratmak: "Bir delilik yaptı ve otobüsteki kız uğruna Arzu'yu harcadı." -M. Uyguner. 4. mec. Manevi yönden kötü duruma düşürmek, feda etmek: Çoluk çocuğu uğruna kendini harcadı. 5. argo Yok olmasına, ölmesine sebep olmak.
kullanmak
(-i) 1. Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak: "Parmaklarının arasındaki mendili eskiyinceye kadar kullandığın hiç oldu mu?" -H. C. Yalçın. 2. Bir kimseyi bir hizmette bulundurmak, çalıştırmak: "Siz analarımızı nasıl esir gibi kullandınızsa biz de sizi öyle kullanacağız." -H. E. Adıvar. 3. İşletmek, değerlendirmek: Parasını ticarette kullanmak. 4. (nsz) Giymek, takmak: Hiç yağmurluk kullanmazdı. 5. (nsz) Sigara, içki vb. şeylere alışmış olmak, içmek. 6. (nsz) Kelimeyi yazmak, söylemek: "Lakırtılarında çok kere çifter çifter kelimeler kullanırdı ki bunlar bazen manayı değiştirir." -A. Ş. Hisar. 7. Harcamak, sarf etmek: "Sattıkları küpenin parasını çok idareli kullanıyorlardı." -P. Safa. 8. Amacına ulaşmak için birinden veya bir şeyden yararlanmak, onu amacına alet etmek, sömürmek, istismar etmek: "Hâlbuki onlar, işte bu saflığı istismar ediyorlar. Bütün düşünceleri seni kullanmak, o kadar!" -A. İlhan. 9. Araç veya aleti işletmek, yönetmek: "Nitekim çocuklarımın bile kullandıkları hesap makineleri, bunların küçük modelleridir." -B. Felek. 10. mec. Bir şeyin gereklerini yerine getirmek.
ödemek
(-i) 1. Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek: "Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım." -R. H. Karay. 2. Bir alışverişte alınan şeyin karşılığını alacaklıya vermek. 3. Bedelini vererek bir zararı karşılamak, tazmin etmek. 4. Bir iş, bir kuruluş harcanan, yatırılan parayı çıkartmak, itfa etmek: Bu fabrika sermayesini beş yılda ödedi. 5. mec. Bir işin, bir görevin karşılığını vermek: "Bir gece de onunla kal. Bize yaptıklarını ödemiş olursun." -S. F. Abasıyanık. 6. mec. Bir şey karşısında fedakârlık etmek, bir şey elde etmek için özveride bulunmak.
saçmak
(-i) 1. Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek: "Oraya birikmiş sulara basarak çamurları etrafa saçtı." -M. Ş. Esendal. 2. Işık ve ısı yaymak: "Büyümüş gözler örste dövülen kızgın demir gibi kıvılcımlar saçtı." -R. N. Güntekin. 3. mec. Belli bir görüşü, düşünceyi yaymak.
salmak
(-i, -e) 1. Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek: "Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı." -E. E. Talu. 2. İvedilikle yollamak, hemen göndermek: "Bununla beraber peşine adam salmak gerekir." -A. Gündüz. 3. Koymak, katmak: "Halk ruhunun benliğinizde yeniden uyanıp hararetini gönlünüze saldığını duyarsınız." -R. H. Karay. 4. Sürmek: "Bunun içindir ki dal budak saldı, yemiş vermeye başladı." -R. E. Ünaydın. 5. Uğratmak: Başını derde salmak. 6. Vergi yüklemek: Ona elli bin lira salmışlar. 7. Üzerine yürütmek: Tazıyı tavşana salmak. 8. (-e) Saldırmak: "Aç kurt, yılana da salar, taşa da! dedi." -M. Ş. Esendal. 9. Sarkıtmak: Soğutmak için kuyuya su kabı saldı. 10. den. Gemi demir üzerinde dört yana dönmek. 11. (-i) mec. Bakmamak, ilgilenmemek, özen göstermemek.
sarf etmek
1) tüketmek, harcamak: "Kocalar sabahtan akşama çalışıyor fakat kendilerine beş para sarf edemiyorlar." -H. E. Adıvar. 2) kullanmak: Ağır sözler sarf etti.
serpmek
(-i) 1. Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak. 2. Belli bir yere dağılacak biçimde dökmek: "Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım." -N. Cumalı. 3. (nsz) Yağmur veya kar azar azar, ince ince yağmak, serpiştirmek: Yağmur serpiyor. Kar serpiyor. 4. mec. Vermek, saçmak.
söylemek
(-i) 1. Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak: "Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim." -R. N. Güntekin. 2. Bir düşünceyi ileri sürmek, ortaya atmak: "Hececiler kendilerinden sonra yeni bir edebî neslin yetişmediğini söylüyorlar." -S. F. Abasıyanık. 3. Yapılmasını istemek: "Biraz sonra nazırın yine beni istediğini söylediler." -F. R. Atay. 4. (nsz) Türkü, şarkı vb. okumak: "Kanto söyler gibi hareketler ve taklitlerle söylediği şarkılar pek eğlenceli şeylerdi." -R. N. Güntekin. 5. (nsz) Yazmak, düzmek: Şiir söylemek. 6. (-e) Haber vermek: "Benim burada nasıl yaşadığımı görenler gidip babama da söylerler." -A. Ş. Hisar. 7. (-i, -e) Önceden bildirmek, tahmin etmek: "Bir değil iki tane olduğunu size söylemiştim." -R. H. Karay. 8. (nsz) mec. Herhangi bir şeyi bildirmek, anlatmak, demek istemek, hatırlatmak: "Ne söyler bu türküler / Ay karanlık gecelerde yüzen gemiler." -N. Cumalı.
taşımak
(-i) 1. Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek: "Hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı." -S. F. Abasıyanık. 2. Üstünde bulundurmak: "Boynunda asılmış gümüş bir köstek taşırdı." -Y. K. Beyatlı. 3. Bir nesnenin ağırlığını yüklenmek: "Değirmenin üstünde ise değirmen koluyla birleşen çarkı taşıyan bir çanak bulunur." -S. Birsel. 4. Boru, kanal vb. ile sıvı maddeleri bir yerden başka bir yere aktarmak. 5. (nsz) Giymek: "Devlet üniforması taşıyordu." -H. Taner. 6. Sahip olmak, özellik olarak bulundurmak. 7. mec. Katlanmak, üstlenmek, yüklenmek, çekmek. 8. (nsz) mec. Duymak, hissetmek: "İçlerinde her şeye karşılık bir suçluluk duygusu taşırlar." -T. Dursun K.
yakmak
(I) (nsz) Kına, yakı vb.ni koymak, sürmek.
yakmak
(II) (-i) 1. Yanmasını sağlamak veya yanmasına yol açmak, tutuşturmak: "Kendi sigarası için yaktığı kibriti bana uzattı." -F. R. Atay. 2. Ateşle yok etmek: Çöpleri yakmak. 3. Işık vermesini sağlamak: "Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlar." -S. F. Abasıyanık. 4. Isı etkisiyle bozmak: Eteği ütülerken yaktı. 5. Keskin, sert ve ısırıcı bir duyum vermek: Biber ağzı yakar. 6. Yanıyormuş gibi bir etki yapmak: "Hekime daima şarabın midelerini yaktığından bahsederler." -F. R. Atay. 7. Kurutmak, zarar vermek: "Fırtına ekinleri yakmıştı." -S. F. Abasıyanık. 8. (nsz) Çok sıcak olmak: Bugün güneş yakıyor. 9. Karartmak: Güneşte vücudunu yaktı. 10. Çok üşütmek: Soğuk rüzgâr insanın yüzünü yakıyor. 11. Acıtmak: Canını yakmak. 12. mec. Silahla vurmak. 13. mec. Yıkıma, zarara yol açmak, büyük bir zarara uğratmak, mahvetmek: "Gözü mavi, boyu kısa, kendi muhacir olmasın. Ne olursa olsun makbulüm. Aman bu üçüne dikkat et. Beni yakma." -Ö. Seyfettin. 14. mec. Güçlü sevgi uyandırmak.

"dökmek" için örnek kullanımlar

Başarıyla gururlanmak için alın teri, göz nuru dökmek gerekmez mi?
Successfully sweat for pride, do not pour the eye-straining?
Kaynak: skorer.milliyet.com.tr
Arada sırada ağlamak gözyaşı dökmek iyidir inanın bana sizi dengeler.
Occasionally, believe me, you better shed tears cry balances.
Kaynak: salom.com.tr
Kocaeli'nde kaçak hafriyat dökmek isteyenlere göz açtırılmıyor.
Kocaeli eye açtırılmıyor those who want to shed illegal excavation.
Kaynak: bugun.com.tr
yarayacak olan bilimi alıp üretime dökmek ve karlılığı arttırmaktır.
put into production, and to increase the profitability of the science that will take.
Kaynak: focushaber.com
Topçu Ocağı, Osmanlı İmparatorluğu 'nda Kapıkulu Ocakları 'nın yaya kısmına mensup, top dökmek ve kullanmakla vazifeli askerlerin bağlı
Kaynak: Topçu Ocağı
Hac görevi yerine getirilirken, veda tavafı ndan ve iki rekat namazdan sonra Kabe 'ye bakarak zemzem içmek ve kendi üstüne dökmek sünnettir
Kaynak: Zemzem
yaşayıp yumurta dökenler, yalnızca göl lerde yaşayıp yumurta dökenler ve göllerde yaşayıp yumurta dökmek için nehirlere giren potamodromlar.
Kaynak: Thymallus arcticus
Hikayeyi ilk olarak yazıya dökmek, genel hatlarıyla konsepti belirlemek için kullanılır. Bir sinopsiste filmin senaryosunun giriş gelişme
Kaynak: Sinopsis
Suya çöp ve pislik dökmek yasaktır. Bu "Çay ninesi"ni sinirlendirir ve insanlara zarar verir. Diğer Türk halklarında da, "Çay ninesi"ne
Kaynak: Çay ninesi
Örneğin; düğme yapımında, polimerleşme bitmeden kalıba dökmek gerekir. Kalıpta reaksiyon biterek, düğme haline gelir. Reaksiyon sona
Kaynak: Termosetler
Telekom alanındaki teorik çalışmaları pratikte test etmek ve uygulamaya dökmek amacıyla yola çıkılmıştır. Aynı isimde geliştirilmekte
Kaynak: Sdr4all
Diğerleri, böylesi acil durumlarda ya da askerlik şubelerinin önüne temsili kan olarak kırmızı boya dökmek ya da hava üslerine girip
Kaynak: Pasifizm
Hafızalı modelleri vardır yazılan sayfayı hafızaya alarak istenildiği zaman gerekli düzeltmeleri yapıp kağıda dökmek mümkündür klavyedeki
Kaynak: Daktilo
Yine diğer yeraltı şehirlerinden farklı olarak sürgü taşından sonra, tünel üzerine (düşmana kızgın yağ dökmek maksadıyla) delikler
Kaynak: Özkonak, Avanos
Ghiberti antik Yunan ve Romalıların bronz heykel dökmek için kullandıkları kaybolan mumla döküm (cire perdute) metodunu yeniden bulup
Kaynak: Lorenzo Ghiberti
Bedenine üç defa su dökmek ve suyu bedenin her tarafına ulaştırmak. sonra sol omzuna dökmek ilk defa döktüğü zaman bedeni ovmak ve suyu
Kaynak: Boy abdesti
olarak tüneller üzerine, sürgü taşlarının hemen yanında düşmana kızgın yağ dökmek veya mızrakla vurmak amacıyla dikine ufak delikler oyulmuştur.
Kaynak: Kapadokya'daki yeraltı şehirleri
İsyancı müttefikler niyetlerinin yalnızca yıkıp dökmek olmadığını başkenti adı Italica'ya çevrilen Corfinium olan Italia adında bağımsız
Kaynak: Sosyal Savaş (MÖ 91-MÖ 88)
17 Mart 1978 günü saat 22:00 sıralarında Karaman Çiftliği yolundaki taşocaklarına moloz dökmek için giden kamyon şoförü, cesetleri görerek
Kaynak: Ümraniye Katliamı
Genellikle haşhaş ve peyni çir karışımı bezelerin üstüne dökmek suretiyle büyükçe bir tepsiye üst üstte konulur ve katlanır oratalam 30 dk
Kaynak: Akçakaya, Odunpazarı

Yakın Kelimeler

(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.