Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

bırakmak ne demek?

 - 5 sözlük, 7 sonuç.

BSTS / Bilişim Terimleri Sözlüğü

bırakmak anlamı İng. release Fr. relâcher, libérer
Yürürlükteki bir görevin kullanmak üzere tuttuğu bir çevre biriminin ya da bir bellek alanının, izlencedeki bir komut, işletmen'in karışması ya da işletim dizgesince uygulanan herhangi bir komut nedeniyle görevle ilişkisini kesmek, bunları herhangi bir başka görev için kullanıma açık duruma getirmek,

Güncel Türkçe Sözlük

bırakmak anlamı
(-i) 1. Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak. 2. (nsz) Koymak: "Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı." -T. Buğra. 3. Bir işi başka bir zamana ertelemek: Gezmeyi haftaya bıraktık. 4. Unutmak: Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım? 5. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek. 6. Saklamak, artırmak: Paranın bir kısmını bırak! 7. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek: "Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı." -F. R. Atay. 8. (nsz) Engel olmamak: "Bırak, burasını benim defterimden okuyayım." -Ö. Seyfettin. 9. Sarkıtmak: Saçlarını omzuna bırakmış. 10. (nsz) Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak: "Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu." -C. Uçuk. 11. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek: "Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı." -H. E. Adıvar. 12. (nsz) Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak: "Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim." -R. H. Karay. 13. (nsz) Bıyık veya sakal uzatmak. 14. (nsz) Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak: "Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?" -R. H. Karay. 15. Boşamak: "Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler." -Ö. Seyfettin. 16. Kötü bir durumda terk etmek. 17. Ayrılmak, terk etmek: "Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi." -P. Safa. 18. Sınıf geçirmemek, döndürmek: Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı. 19. (-e) Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek: "Başkalarına on ikiye veriyoruz ama sana onar kuruştan bırakayım." -M. Ş. Esendal. 20. (-i, -e) Bakılmak, korunmak için vermek: Eşyamı size bırakacağım. 21. (nsz) Yanına almamak, yanında götürmemek: "Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim." -Atatürk. 22. (-i, -e) Sahiplik hakkını başkasına vermek: Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış. 23. (nsz) Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak. 24. (nsz) Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek: İz bırakmak. Leke bırakmak.

Tarama Sözlüğü

bırakmak anlamı
1. Atmak, koymak. 2. Çıkarmak, salmak.

Türkçe - İngilizce

bırakmak anlamı
fiil
1) leave
2) quit
3) drop
4) release
5) give up
6) stop
7) let
8) allow
9) put
10) abandon
11) let go
12) forgo
13) drop out
14) relinquish
15) surrender
16) expose
17) lay down
18) discontinue
19) lay off
20) dismiss
21) kick
22) fail
23) forsake
24) outgrow
25) hand down
26) leave off
27) consign
28) grow
29) resign
30) forego
31) walk out
32) give over
33) renounce
34) unclasp
35) offload
36) put off
37) drop in
38) throw over
39) put to
40) plant
41) jilt
42) put away
43) jack in
44) edge out
45) dispose of
46) revolt from
47) demise
48) chuck
49) unlearn
50) unloose
51) go without
52) release one's hold
53) take one's farewell of
54) let have it
isim
1) break oneself of a habit

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

bırakmak anlamı
Yavrusunu vakitsiz doğurmak, düşürmek (hayvanlar hakkında).

-Afyon
Sücüllü, Kumdanlı *Yalvaç, *Eğridir, *Sütçüler -Isparta
Çamköy *Gölhisar, Çeltek *Yeşilova, Karamanlı *Tefenni -Burdur
Garipköy *Tavas, Oğuz *Acıpayam -Denizli
-Amasya
*Antakya -Hatay
Çayırlı *Haymana -Ankara
Uğurlu *Ermenek -Konya
İncirgediği *Karaisalı -Adana
*Mut -İçel
*Elmalı köyleri -Antalya
*Fethiye -Muğla

bırakmak anlamı
Ekmeği, eti pişmek üzere fırına, ateşe koymak.

Yenice *Emet -Kütahya

bırakmak anlamı
Gebe hayvan, yavrusunu düşürmek.

*Sütçüler Isparta

bırakmak eş anlamlısı

artırmak
(-i) 1. Artmasını sağlamak, çoğaltmak. 2. Bir malı başka alıcıların verdiği fiyattan daha yüksek bir fiyatla almak istemek. 3. Tutumlu davranıp biriktirmek, tasarruf etmek. 4. mec. Herhangi bir davranışta ileri gitmek: Sen edepsizliği adamakıllı artırdın.
ayrılmak
(-e) 1. Ayırma işine konu olmak: "Geçen hafta, Akşehir'de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı." -F. R. Atay. 2. (-den) Bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak: "Adamdan ayrılmak istediğini söyledi." -A. Ümit. 3. (-den) Boşanmak: "Artık senden saklamaya sebep kalmıyor. Ben, Remzi Bey'den ayrılıyorum." -R. N. Güntekin.
döndürmek
(-i, -e) 1. Dönmesini sağlamak. 2. (-i) Başarısız saymak, geri çevirmek: Sınavda döndürmüşler. 3. Çevirmek: "Oğlu başını arkaya döndürdü." -H. R. Gürpınar. 4. mec. ... bir duruma getirmek: Beni serseme döndürdü. 5. mec. Düzene koymak, yönetmek: Tek başına bütün evi döndürüyor.
görevlendirmek
(-i, -le) Birine bir görev vermek, vazifelendirmek, tavzif etmek.
koymak
(-i, -e) 1. Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek: "Öteki elini doktorun omzuna koydu." -S. F. Abasıyanık. 2. Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak: Bu işe kimi koyacağız? 3. Bırakmak: İçeri kimseyi koymuyorlar. 4. Katmak, eklemek: "Mal üstüne mal koymak için içi giden bir kişidir." -S. Birsel. 5. İmza, tarih, adres yazmak. 6. Uyulması gereken kuralları belirlemek, ortaya çıkarmak: "Orduda yaşayan manevi kuvveti de meydana koyuyor." -R. E. Ünaydın. 7. (nsz) Etkilemek, dokunmak: Bu söz ona çok koymuş. 8. Bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, ayırmak: "Giderlerini iki ay içinde yerine koydu." -N. Cumalı. 9. Bırakmak, terk etmek.
saklamak
(-i) 1. Elinde bulundurmak, tutmak: Okul kitaplarımı saklıyorum. 2. (-i, -de) Kaybolmaması, görünmemesi için gizli bir yere koymak: Paralarını kasada saklıyor. 3. Görünmesine engel olmak, ortalıkta bulundurmamak. 4. (-i, -de) Bozulmadan doğal durumları ile durmasını sağlamak, korumak, muhafaza etmek: Eti buzdolabında saklamak. Peyniri tuzlu suda saklamak. 5. (-i, -den) Gizli tutmak, duyurmamak: Bu haberi ondan saklamışlar. 6. (-i, -e) Birine vermek için ayırmak: Bu kitabı size sakladım. 7. (nsz) mec. Korumak, esirgemek: Allah saklasın.
sarkıtmak
(-i) 1. Bir şeyin sarkmasını sağlamak: "Kayığın bordasına oturup bacaklarını dışarı sarkıtan da vardır." -S. Birsel. 2. mec. Asmak, darağacına çekmek.
terk etmek
1) bırakmak, ayrılmak; 2) salıvermek, vazgeçmek; 3) bakmamak, ihmal etmek.
unutmak
(-i) 1. Aklında kalmamak, hatırlamamak: "Kaç kere aynı palavralarla kendimi avutmuş, öfkemi geçirmiş, sonradan hepsini unutmuştum." -R. H. Karay. 2. Bir şeyi dalgınlıkla bir yerde bırakmak. 3. Bir şeyi yapamaz duruma gelmek: "Onu da bilirdim eskiden memleketteyken amma sonradan unuttum." -O. C. Kaygılı. 4. Bağışlamak: Onun yersiz davranışlarını çoktan unuttum. 5. Gereken önemi vermemek, üstünde durmamak: "İçinde kabaran sevinçten vücudunun berelerini unutarak uyudu." -H. E. Adıvar. 6. Hatırdan, gönülden çıkarmak: "İyiliğini de ölünceye kadar unutmam." -M. Ş. Esendal.

"bırakmak" için örnek kullanımlar

2017'ye kadar uzattık sözleşmemizi futbolu burada bırakmak istiyorum.
I want to leave here until 2017 and extended our Terms football.
Kaynak: haberler.com
Kolesterolün aşırı üzerine gitmek de tamamen bırakmak da yanlış.
To go on leave in excess of cholesterol in the completely wrong.
Kaynak: aksam.com.tr
dakikada sakatlandı ve yerini Mehmet Topal'a bırakmak zorunda kaldı.
minutes, Mehmet Topal'a was injured and had to leave the place.
Kaynak: habergazete.com
Gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmak da çok önemli'' diye konuştu.
Is also very important to leave a clean environment for future generations,'' he said.
Kaynak: ekonomi.haberturk.com
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.