Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

akıtmak ne demek?

 - 5 sözlük, 11 sonuç.

Divanü Lügati't-Türk

akıtmak anlamı
akıtmak, göndermek

Güncel Türkçe Sözlük

akıtmak anlamı
(-i, -e) Akmasını sağlamak, akmasına yol açmak, dökmek.

Tarama Sözlüğü

akıtmak anlamı
Celbetmek, akın akın çekmek.

Türkçe - İngilizce

akıtmak anlamı
fiil
1) drain
2) stream
3) drain away
4) shed
5) pour
6) trickle
7) drain off
8) spill
9) funnel
10) weep
11) disembogue
12) drip

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

akıtmak anlamı
1. İşemek. 2. Hayvan sulamak.
akıtmak anlamı
1. Meylettirmek, çekmek, çevirmek: Kızın gönlünü akıtmak lâzım. 2. Düşürmek: Kalemi cebimden akıtmışım.
akıtmak anlamı
Sulamak: Koyunları akıt da gel.

Uşak

akıtmak anlamı
İşemek.

Dereçine *Sultandağı Afyon

akıtmak anlamı
Düşürmek, yitirmek: Paraları yolda akıtmış.

Dereçine *Sultandağı Afyon

akıtmak anlamı
Gönül vermek, ilgisi yönelmek.

Dereçine *Sultandağı Afyon

akıtmak anlamı
Hayvanları sulamak

Uşak

akıtmak eş anlamlısı

dökmek
(-i) 1. Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak: "İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek." -S. F. Abasıyanık. 2. Belli bir yere boşaltmak: Sigara tablasını dökmek. 3. Akıtmak, düşürmek: "Annem bunu sezdiği gün, babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur." -Y. Z. Ortaç. 4. (-e) Saçmak, serpmek: Tavuklara yem döktü. 5. Salmak, bırakmak. 6. Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek: "Yapraklarını dökmüş iki söğüt ağacı..." -S. F. Abasıyanık. 7. Teninde kızamık, kızıl, suçiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak. 8. Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı vb.ni kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak: "Heykel ilkin çamurdan yapılıyor, sonra kalıbını çıkarıp tunçtan dökecekler." -H. Taner. 9. Sulu hamuru kızgın yağ veya tepsinin içine akıtarak pişirmek: Lokma dökmek. Kadayıf dökmek. 10. Bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak: Sınıra asker dökmek. 11. (nsz) Çok söylemek: Dil dökmek. 12. Bir şeyi yok etmek için atmak: Satılmayan hamsileri denize döktüler. 13. (-e) Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak: "Şimdi maşallah açılmaya başladım diye söylenirsin, işi ahbaplığa dökersin, olur gider." -R. N. Güntekin. 14. Yakmak, tutuşturmak: "Sabah ve akşam kahvaltıları için mangal döktürürdü. Mangal yakmak denmezdi. Mangalı dök, tutuştur denirdi." -N. Neyzi. 15. Kullanmak, harcamak, sarf etmek: "Dimağ ve beden cevherlerini döken çocukları hesaplı bir kalori ile beslemek lazımdı." -C. Uçuk. 16. mec. Çok sayıda öğrenciyi sınavda veya bir üst sınıfa geçirmede başarısız saymak: Sınıfın yarısını döktüler. 17. (nsz) mec. Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek: Para dökmek. 18. mec. Açığa vurmak, söylemek, ortaya koymak: Acaba biraz anlatsan, derdini döksen olmaz mı?

"akıtmak" için örnek kullanımlar

Kim çocuğunun yanlış işler yapmasını ve sonucunda da gözyaşı akıtmak ister?
Children who do wrong things, and as a result you want to shed a tear?
Kaynak: diyarbakirsoz.com
Artık hiçbir insanımız gözyaşı akıtmak istemiyor.
Our people do not want no more tears to shed.
Kaynak: haberdar.com
"Kan akıtmak çözüm getirmez".
"The blood shed does not resolve".
Kaynak: kanalturk.com.tr
Demekki birileri aynı ezanı dinleyen, aynı kıbleye dönen gençleri kanlarını akıtmak suretiyle birbirine düşman hale getiriyorlar.
It means that someone listens to the call to prayer, they become hostile to each other by flowing blood, bringing young people returning from the Holy Kaaba.
Kaynak: netgazete.com
Ama bu su her geçen gün artan nüfusuna yetmemektedir ve yalnız sabahları su verilmektedir 1 saat akıtmak suretiyle. Kültür : Türk kültür
Kaynak: Dereli, Kahramanmaraş
askerlerimizi karşıladılar ve onların ayaklarını öpmek ve göz yaşlarını akıtmak suretiyle beyan-ı hoş amedi eylediler (hoşgeldiniz dediler).
Kaynak: Aşağıköy, Bilecik
Kanalizasyon şebekesi yapılmış ancak bu şebeke köye faydası olamyıp Çilimli ilçesinin kanalizasyonunu akıtmak için köyden geçirilmiştir.
Kaynak: Arabacı, Çilimli
askerlerimizi karşıladılar ve onların ayaklarını öpmek ve göz yaşlarını akıtmak suretiyle beyan-ı hoş amedi eylediler (hoşgeldiniz dediler).
Kaynak: Yeniköy, Bilecik
Bu sözcük, Arapça 'da "bir sıvıyı bir nesne üzerinden akıtmak, koku sürünmek" anlamlarına gelir. Bazı hadisçiler ve fıkıhçılar vudû
Kaynak: Abdest
Onun için Justinianos kendisi ve ufak bir birlik surlardan yağmur suyu akıtmak üzere yapılmış ama o zaman kullanılmayan dar bir su
Kaynak: II. Justinianos
Bu amaçla dereler üzerinde bazı bentler ve bentlerin ardında biriken suları kente akıtmak için sukemerleri inşa edilmiştir. Bunlaradn II.
Kaynak: Sarıyer
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.