Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

tecavüz etmek ne demek?

 - 2 sözlük, 2 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

tecavüz etmek anlamı
1) saldırmak, hücum etmek: "Bu adam, canımı sıkacak bazı şeyler söyledi; sonra eliyle tecavüz etti." -R. N. Güntekin. 2) başkasının hakkına el uzatmak; 3) namusa sataşmak: "Burada kadınlar erkeğe tecavüz ediyorlar." -A. Gündüz. 4) aşmak, geçmek.

Türkçe - İngilizce

tecavüz etmek anlamı
fiil
1) rape
2) encroach
3) overstep
4) trespass
5) attack
6) abuse
7) aggress
8) assault
9) break into
10) entrench upon
11) encroach on
12) impinge
13) infringe
14) interfere with
15) intrude
16) outrage
17) ravish
18) shame
19) trench on
20) trench upon
21) violate

tecavüz etmek eş anlamlısı

aşmak
(-den) 1. Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek: "İki gündür sarp dağ yollarından aşıyoruz." -F. R. Atay. 2. (-i) Süre geçmek, bitmek, sona ermek: "Üstelik çekingenliğin de kaybolmuş hatta sokulganlığı aşarak girişkenlik derecesini bulmuştu." -T. Buğra. 3. (-e) Erkek hayvan dişisiyle çiftleşmek. 4. (nsz) argo Görünmeden kaçmak: Herif çoktan aşmış.
geçmek
(-e) 1. Bir yerden başka bir yere gitmek: "Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." -T. Buğra. 2. (-den) Bir yandan girip diğer yandan çıkmak: İplik iğne deliğinden zor geçti. 3. (-den) Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden gitmek: Eve giderken sizin sokaktan geçeriz. 4. (-den) Bir duruma uğramak, konu olmak: Dayaktan geçmek. Muayeneden geçmek. 5. (-den) Bırakmak, vazgeçmek: "Bana yârdan geç derler / Seven yârdan geçilir mi?" -Halk türküsü. 6. (-de) Yaşamak. 7. (-den) Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak: "Hakkın var... Ne çare ki bizden geçti, diye söyleniyor." -R. N. Güntekin. 8. (-de) Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek: "Bu odanın içinde geçen aşk anları artık çok uzaklardaydı." -A. İlhan. 9. (-i, -e; -den) Hastalık bulaşmak, sirayet etmek: Hastalık bana ondan geçti. 10. (-den, -e) Herhangi bir durum, soya çekim yoluyla birinde görünmek: Bu titizlik ona babasından geçmiş. 11. (-den, -e) Bulunduğu yeri veya konumu değiştirmek. 12. Bir yeri aşmak, öbür yana ulaşmak: "İstanbul'a geçecek değil, parmağımı kımıldatacak takatim yok." -S. M. Alus. 13. Yerini bırakıp başka yer almak. 14. (-den) Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmış olmak: "Şimdiki tuluat artistlerinin çoğu oradan geçtiler." -S. F. Abasıyanık. 15. Etki yapmak, işlemek: Soğuk, ciğerime geçti. Başına güneş geçmiş. 16. Görev almak: İktidara geçmek. 17. Kalmak, devrolmak: "Paralar suyunu çekti. Fabrika da olduğu gibi Nihat'a geçti." -N. F. Kısakürek. 18. (-i) Geride bırakmak, aşmak: Bizim yelkenli vapuru geçecek. Ordu sınırı geçti. Çocuğun boyu babasını geçti. 19. (nsz) Tükenmek, bitmek, sona ermek: "Yavaş yavaş bu hırs geçer." -F. R. Atay. 20. (-i) Üstünlük sağlamak. 21. (-i) Söylemeden veya bitirmeden atlamak: O meseleyi geçelim. O bahsi geç! 22. (-i) Zamanı aşmak, geride bırakmak: "Şehzadebaşı'na geldikleri zaman saat onu geçiyordu." -P. Safa. 23. (-le) Harcamak: "Bütün günüm seni takip etmekle geçti." -Y. K. Karaosmanoğlu. 24. (-i) Bir müzik parçasını meşk ederek öğrenmek, çalmak veya söylemek. 25. (-i, -den) Birinden meşk etmek: Bu şarkıyı kimden geçtiniz. 26. Haberi bir iletişim aracı ile bildirmek: Ankara haberlerini gazetesine geçiyormuş. 27. (nsz) Sönmek: "Ocak sönmüş, koru bile geçmişti." -N. Nâzım. 28. Yazılmak, girmek: Tarihe geçmek. Kitaba geçmek. 29. (nsz) Sürümü olmak, satılmak. 30. (-i, -e) Konuşmada sözü geçmek veya basında yer almak: "Kısa süren bir hastalıktan sonra göçüp gideceğini hissetmiş hatta ölümünün gazetelere bile geçmemesini istemişti..." -H. E. Adıvar. 31. (nsz) Kullanımda olmak, tedavülde olmak: Bu para artık geçmiyor. 32. (nsz) Kabul edilemez olmak: Senin paran burada geçmez. 33. (nsz) Okulda, sınavda başarı göstermek: Çocuk bu yıl geçti. 34. Bir yere gidip oturmak. 35. (nsz) Çok bekletilmekten çürümeye yüz tutmak: Bu karpuz geçmiş. 36. (nsz) Sıyrılmak, kurtulmak, işin içinden çıkmak: Görmedim dedi, geçti. 37. (yar) argo Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar: lska geçmek. Diskur geçmek. 38. (-i, -e) hlk. Çekiştirmek, yermek: "Beni sana geçmişler / Vallahi ben demedim." -Halk türküsü.
hücum etmek
saldırmak: "Kopan feryadın gücü sağlı sollu komşuların eve hücum edeceği kaygısını uyandırdı." -A. Kutlu.
saldırmak
(-e) 1. Bir kimseye veya bir şeye karşı saldırı yöneltmek, zarar verici bir davranışta bulunmak, hücum etmek: "Bugün şu dakikada onlar hâlâ düşmana saldırıyorlardı." -H. C. Yalçın. 2. Bir şey veya kimse üzerine saldırı yapılmasına sebep olmak. 3. (-den) Gemi, kalkmak için yelken açıp başını gideceği yola çevirmek. 4. mec. Yıkıcı ve sert eleştiriler yapmak. 5. kim. Etkisiyle eritmek: Asitler madenlere saldırır.

Yakın Kelimeler

(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.