karşılamak (-i) 1. Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek:
 "Beni karşıladılar ve ağırladılar." -A. Kabaklı. 2. Karşılık olmak, denk gelmek, tekabül etmek:
 "Herhâlde bu küçük bahçeyi kendi sebze ihtiyaçlarını karşılamak için yetiştirmişlerdi." -N. Cumalı. 3. Söylenen, yapılan, bildirilen bir şeyi olumlu veya olumsuz bulmak:
 "Bu suçlamayı hiç üzerimize almadan karşılar ve hoş görürüz." -B. Felek. 4. Önlemek, durdurmak:
 Bu ilaç sıtmayı karşılar. 5.
 sp. Boksta karşı oyuncunun yumruklarını savmak.