takmak (-i) 1. Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek:
"Gözlüğünü takıp masaya eğildi." -R. H. Karay. 2.
(-e, nsz) Düğün vb. törenlerde takı armağan etmek:
Geline pırlanta yüzük takmışlar. 3.
(-i, -e) Ad, lakap koymak:
"Ona bu adı kim takmıştır, ne zaman takmıştır, bilemiyor." -H. Taner. 4.
(nsz) Kuşanmak:
Kılıç takmak. 5. Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek:
"Arabaya hafiye kıyafetinde polis memurları da takıyorlar." -Y. Z. Ortaç. 6.
(-e) mec. Biriyle olumsuz olarak uğraşmak. 7.
argo Borç bırakmak:
"Bu eve asilzadelerin biri girip öteki giderdi. Giden kirayı takar, gelen ortalığı kasıp kavururdu." -P. Safa. 8.
argo Önemsemek, önem vermek, tınmak:
"Dün koskoca bir mebus kızıyken, bir zamanların şalvarlı Nuriye'sini takar mıyım?" -A. Ağaoğlu. 9.
(-den, -de) argo Sınavını başaramamak.