tip anlamı Fr.type
1. Aynı cinsten bütün varlıkların veya nesnelerin temel özelliklerini büyük ölçüde kendinde toplayan örnek: § "
Fakat Mefharet gibi galeyanlı tiplerde bu daha açıktır." -Peyami Safa, Yalnızız, 173. § "
… ruhlarının dışlarına aksi hâlinde iki tip.." -Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 108. 2. İlgi çekici, değişik (kimse): § "
Ben de kız olsaydım böyle bir tip karşısında başım dönerdi." -Peyami Safa, Yalnızız, 124. 3. Tür, çeşit: § "
Eski Türkler göçebeydiler; fakat aynı zamanda toplumsal yaşam bakımından yüksek bir tipe bağlıdırlar." -Ziya Gökalp, Türk Uygarlığı Tarihi, 10. § "
E, sende bir başka tipsin vallahi… Kırk yıl düşünsem aklıma böyle bir tedbir gelmez." -Adalet Ağaoğlu, Toplu Oyunlar (Evcilik Oyunu, Tombala, Çatıdaki Çatlak), 113. 4. Kendine özgü kişiliği olmayan, daha çok bilinen kalıplardaki insanları gösteren oyun kişisi: § "
Piyesin kahramanı, babası intihar etmiş bir tip." -Necip Fazıl Kısakürek, Bir Adam Yaratmak, 6. § "
Onun hiçbir hikâyesinde muayyen vaka tip ..." -Peyami Safa, Yazarlar-Sanatçılar-Meşhurlar, 38. § "
Taklitlerinde ve tiplerinde biraz meddahın aldığı itibarî conventionel sesler vardı." -Ruşen Eşref Ünaydın, Bütün Eserleri, 31. 5. Hikâye, roman, tiyatro gibi uzun anlatıma dayalı edebî eserlerde şahıs kadrosu içinde yer alan ve belli bir düşüncenin topluluğun, zihniyetini ve ideolojinin temsilciliğini yüklenen kişi. 6. Görüntü, sima: § "
Fakat tipini sevmedim..." -
Reşat Nuri Güntekin, Sönmüş Yıldızlar, 34.