dolaşmak (nsz) 1. Gezmek, gezinmek:
"Belki otuz defa belki kırk defa, otelin merdivenlerini inip çıkıyor, her yeri dolaşıyor." -M. Ş. Esendal. 2. Doğru gitmeyip yolu uzatmak:
Bu yoldan giderseniz çok dolaşırsınız. 3. Dönüp başka bir yönden gelmek:
Dolaş da arka kapıdan gel. 4. Kan, damarlarda yer değiştirmek:
Damarlarında aynı kan dolaşıyor. 5. Saç, iplik vb. şeyler birbirine karışarak güç çözülür duruma gelmek:
Saçları taranmamaktan dolaşmış. 6.
(-i) Bir yeri belli bir amaçla gezmek:
Müzeleri dolaşmak. 7. Denetlemek amacıyla bir yeri gezmek. 8. Nefes, el bir şey üzerinde hafifçe hareket etmek. 9.
müz. Gezinmek. 10.
mec. Çok kimse tarafından söylenmek. 11.
mec. Belirmek:
"Başında dolaşan bir tehlikeden bahsediyorum." -Y. K. Karaosmanoğlu.