bağlı ne demek?
- 6 sözlük, 9 sonuç.BSTS / Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü
bağlı anlamı
mülzem.
mülzem.
BSTS / Otomobilcilik ve Motor Bilgisi Terimleri
bağlı anlamı İng. coupled Osm. akuple Alm. Gekuppelt Fr. accouplé
İki parçanın, aracın vb. birbirine eklenmiş olma durumu.
İki parçanın, aracın vb. birbirine eklenmiş olma durumu.
Güncel Türkçe Sözlük
bağlı anlamı
sf. 1. Bir bağ ile tutturulmuş olan: "Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı." -Halikarnas Balıkçısı. 2. Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste: "Ekinlerin gürleşmesi yağmura bağlıdır, Sevincimiz üzüntümüz / Hep sana bağlı" -B. Necatigil. 3. Sınırlanmış, sınırlı: Tüzüğe bağlı bir işlem. 4. Kapatılmış olan, kapalı: Bağlı geçit. 5. Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun bağlı kuruluşlarını ziyaret ettim. 6. Sadık: "türkiye Cumhuriyeti Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir." -Anayasa. 7. mec. Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, tutkun: Çocuklarına bağlı ana. 8. hlk. Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek).
sf. 1. Bir bağ ile tutturulmuş olan: "Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı." -Halikarnas Balıkçısı. 2. Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste: "Ekinlerin gürleşmesi yağmura bağlıdır, Sevincimiz üzüntümüz / Hep sana bağlı" -B. Necatigil. 3. Sınırlanmış, sınırlı: Tüzüğe bağlı bir işlem. 4. Kapatılmış olan, kapalı: Bağlı geçit. 5. Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun bağlı kuruluşlarını ziyaret ettim. 6. Sadık: "türkiye Cumhuriyeti Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir." -Anayasa. 7. mec. Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, tutkun: Çocuklarına bağlı ana. 8. hlk. Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek).
Türkçe - İngilizce
bağlı anlamı
sıfat
1) connected
2) related
3) attached
4) dependent
5) bound
6) affiliated
7) tied
8) subject to
9) subject
10) bonded
11) subordinate
12) devoted
13) faithful
14) hooked
15) cohesive
16) adherent
17) consequent
18) conditional
19) appurtenant
20) incidental
21) laced
22) observant
23) banded
24) conjoint
25) corded
26) amenable
27) adjective
28) adhesive
29) germane
30) dependant
edat
1) under
sıfat
1) connected
2) related
3) attached
4) dependent
5) bound
6) affiliated
7) tied
8) subject to
9) subject
10) bonded
11) subordinate
12) devoted
13) faithful
14) hooked
15) cohesive
16) adherent
17) consequent
18) conditional
19) appurtenant
20) incidental
21) laced
22) observant
23) banded
24) conjoint
25) corded
26) amenable
27) adjective
28) adhesive
29) germane
30) dependant
edat
1) under
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
bağlı anlamı
Büyülü, erkeğin büyülenerek cinsî bakımdan iktidarsız olması.
Büyülü, erkeğin büyülenerek cinsî bakımdan iktidarsız olması.
Bozan, Tokat -Eskişehir
*Mesudiye ve köyleri -Ordu
-Trabzon ve köyleri
-Gümüşhane
ve çevresi
Aşudu *Darende -Malatya
*Bor -Niğde
*Ermenek ve köyleri -Konya
-Kırklareli
Yerleşim Birimleri Sözlüğü
Bağlı anlamı
Aksaray ili, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Aksaray ili, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Bağlı anlamı
Bursa ili, Soğukpınar bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Bursa ili, Soğukpınar bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Bağlı anlamı
Çanakkale ili, Kalkım bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Çanakkale ili, Kalkım bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Bağlı anlamı
Şırnak ili, Ortabağ bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Şırnak ili, Ortabağ bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
bağlı eş anlamlısı
kapalı
sf. 1. Kapanmış olan, açılmamış, açık karşıtı: "Şimdi oğlunu kanlı göğsü, kapalı gözleri, mor dudaklarıyla görür gibi oluyordu." -N. Hikmet. 2. Geçilmez durumda olan. 3. Çalışma süresi sona ermiş (iş yeri). 4. Başı örtülü (kadın). 5. Açık ve kesin söz kullanmadan söylenen, müphem. 6. Gizli, saklı: Meclisler, iç tüzük hükümlerine uygun olarak kapalı oturumlar yapabilir. 7. Açık olmayan (giyecek): "Damalı bir eteklik, açık mavi, kapalı bir yün kazak giymişti." -N. Cumalı. 8. Bulutlu, karanlık (hava): "Ankara'nın soğuk, kapalı havalı günlerinden biriydi." -Y. K. Karaosmanoğlu. 9. mec. İçe dönük yaradılışta olan: "Kapalı ruhlu, ağırbaşlı, güç heyecana gelir insanlardır." -R. H. Karay. 10. mec. Dış çevreyle ilişki içerisinde olmayan: "Ayrıca ben, oldukça kapalı bir çevrede yetişmiştim." -A. Ağaoğlu.
sf. 1. Kapanmış olan, açılmamış, açık karşıtı: "Şimdi oğlunu kanlı göğsü, kapalı gözleri, mor dudaklarıyla görür gibi oluyordu." -N. Hikmet. 2. Geçilmez durumda olan. 3. Çalışma süresi sona ermiş (iş yeri). 4. Başı örtülü (kadın). 5. Açık ve kesin söz kullanmadan söylenen, müphem. 6. Gizli, saklı: Meclisler, iç tüzük hükümlerine uygun olarak kapalı oturumlar yapabilir. 7. Açık olmayan (giyecek): "Damalı bir eteklik, açık mavi, kapalı bir yün kazak giymişti." -N. Cumalı. 8. Bulutlu, karanlık (hava): "Ankara'nın soğuk, kapalı havalı günlerinden biriydi." -Y. K. Karaosmanoğlu. 9. mec. İçe dönük yaradılışta olan: "Kapalı ruhlu, ağırbaşlı, güç heyecana gelir insanlardır." -R. H. Karay. 10. mec. Dış çevreyle ilişki içerisinde olmayan: "Ayrıca ben, oldukça kapalı bir çevrede yetişmiştim." -A. Ağaoğlu.
sadık
sf. (sa:dık) 1. esk. Doğru, gerçek. 2. Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli: "Birisi onu alsa en sadık kadın olacak, en güzel yemekleri pişirecekmiş." -Ç. Altan.
sf. (sa:dık) 1. esk. Doğru, gerçek. 2. Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli: "Birisi onu alsa en sadık kadın olacak, en güzel yemekleri pişirecekmiş." -Ç. Altan.
sınırlı
sf. 1. Sınırı olan, bir sınırla ayrılmış olan, hudutlu. 2. Sınırlanmış, belirlenmiş, belirli, limitet: "Bizim divan edebiyatımızın da halk edebiyatımızın da konuları sınırlıdır." -N. Cumalı. 3. Az sayıda: "Bu, sınırlı bir topluluk önünde küçük bir rol oynamak da olsa bana ölüm gibi gelmişti." -A. Ağaoğlu.
sf. 1. Sınırı olan, bir sınırla ayrılmış olan, hudutlu. 2. Sınırlanmış, belirlenmiş, belirli, limitet: "Bizim divan edebiyatımızın da halk edebiyatımızın da konuları sınırlıdır." -N. Cumalı. 3. Az sayıda: "Bu, sınırlı bir topluluk önünde küçük bir rol oynamak da olsa bana ölüm gibi gelmişti." -A. Ağaoğlu.
tutkun
sf. 1. Gönül vermiş, meftun, meclup: "Kapıda bekleşen tutkunlarından bir tanesinin arabasına atladığı gibi ortadan kayboluyordu." -E. E. Talu. 2. Bir şeye alışmış, bağlanmış, düşkün: "Ben yine eskisi gibi tutkunum tiyatroya." -N. Cumalı.
sf. 1. Gönül vermiş, meftun, meclup: "Kapıda bekleşen tutkunlarından bir tanesinin arabasına atladığı gibi ortadan kayboluyordu." -E. E. Talu. 2. Bir şeye alışmış, bağlanmış, düşkün: "Ben yine eskisi gibi tutkunum tiyatroya." -N. Cumalı.
vabeste
sf. (va:beste) esk. Bağlı: "Düşünmemek, biraz değil birçok içmeye vabeste idi." -Ö. Seyfettin.
sf. (va:beste) esk. Bağlı: "Düşünmemek, biraz değil birçok içmeye vabeste idi." -Ö. Seyfettin.
"bağlı" için örnek kullanımlar
Bu da diyabete bağlı diğer hastalıklarla ilgili kaygılara yolaçıyor.
This is causing concerns about other diseases related to diabetes.
Kaynak: amerikaninsesi.comJaponya Dışişleri Bakanı: Küresel istikrar, Ortadoğu'ya bağlı.
Minister of Foreign Affairs of Japan: Global stability in the Middle East is connected.
Kaynak: timeturk.comAncak aynı oranda da kansere bağlı ölümlerde azalma yaşanmaya başlandı.
Began to take place at the same rate, however, the reduction in mortality due to cancer.
Kaynak: haber.stargazete.comBDDK/Öztekin: Bankaların temettüsü sermaye rasyosuna bağlı.
BRSA / Öztekin: Banks' capital ratio of dividend depends.
Kaynak: bloomberght.comYakın Kelimeler
(Tahmin etmek için bir harf girin)
