ahali ç. is. (aha:li) 1. Aralarında aynı yerde bulunmaktan başka hiçbir ortak özellik bulunmayan kişilerden oluşan topluluk:
"Mevsim daha Boğaz'ın bütün ahalisini toplayamamıştır." -A. Ş. Hisar. 2. Bir yerde toplanan kalabalık, halk:
"Ahaliden kimsenin kendisini tanımaması için bir siyah mantoya bürünmüştü." -R. N. Güntekin.
bütün sf. 1. Eksiksiz, tam:
"Size bütün bir kış için kuru ot temin edecek." -N. Hikmet. 2. Çok sayıdaki varlık ve nesnelerin hepsi:
"Bütün civar köylerde onu sevmeyen yoktu." -Y. K. Karaosmanoğlu. 3. Bozuk olmayan (para):
Bütün para. 4. Parçalanmamış. 5.
is. Birlik, tamlık:
"Şiirde bir bütünün lüzumuna inananlar bile mısralar arasında birtakım aralıklar kabul eder." -O. V. Kanık.
halk(I)
is. 1. Aynı ülkede yaşayan, aynı kültür özelliklerine sahip olan, aynı uyruktaki insan topluluğu, folk:
Türk halkı. 2. Aynı soydan gelen, ayrı ülkelerin uyruğu olarak yaşayan insan topluluğu:
Yahudi halkı. 3. Bir ülke içerisinde yaşayan değişik soylardan insan topluluklarının her biri:
Bağımsız Devletler Topluluğunun halkları. 4. Belli bir bölgede veya çevrede yaşayanların bütünü:
"Bütün köy halkı orada idi." -Ö. Seyfettin. 5. Yöneticilere göre bir ülkedeki yurttaşların bütünü, kamu:
"Bilmiyorlar ki halk, halkın diliyle konuşan sanatkârla birliktir." -O. V. Kanık.
halk(II)
is. (l ince okunur) esk. Yaratma.
kamu is. 1. Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü. 2. Bir ülkedeki halkın bütünü, halk, amme:
"Çevre koruması sorunları İsveç kamusunun bilincine ve hatta bilinçaltına sinmiş." -H. Taner. 3.
sf. esk. Hep, bütün:
"Biz kimseye kin tutmayız / Kamu âlem birdir bize." -Yunus Emre.
tüm(I)
is. 1. Bir şeyin bütünü, tamamı, hepsi:
Parasının tümünü kaybetti. 2.
sf. Yarım olmayan, bütün, eksiksiz.