artmak(II)
(nsz) 1. Çoğalmak:
"O zaman bedava binme olasılığı artardı." -A. Kutlu. 2. Harcandıktan sonra bir miktar geri kalmak:
Kumaş arttı. Yemek arttı. 3. Değeri yükselmek, fazlalaşmak:
Arsa fiyatları arttı. yetişmek (-e) 1. Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak:
"Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti." -Ö. Seyfettin. 2. Vaktinde tamam olmak, bitmek, hazırlanmak, hazır olmak:
Bu giysi yarına yetişmeli. 3. Vaktinde varmak, vaktinde bulunmak:
"Öteki tünelle gelseler de vapura yetişeceklerini bilirlerdi." -A. Ş. Hisar. 4. Bir işe başlamış olanlara veya gidenlere sonradan katılmak:
"Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı." -Y. K. Karaosmanoğlu. 5. Değmek, uzanıp dokunabilmek:
Ben o dala yetişemem. Bu ip kuyunun dibine yetişmez. 6. Vakit bulmak, yapabilmek:
Ben bu kadar işe yetişemem. 7.
(nsz) Yetmek, yeter olmak, kâfi gelmek:
Bu para yetişir. Bu yemek hepimize yetişir. 8. Bir zamanda yaşamış olmak, bir zamanı veya kimseyi görmüş olmak:
"Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm." -P. Safa. 9.
(nsz) Üremek, büyümek, olmak:
"Şu Marmara kıyılarında o sene bol meyve yetişmişti." -S. F. Abasıyanık. 10.
(-de) Eğitim görmüş olmak, öğrenmek, gelişmek:
"İşte bu kadronun içinde yetişecektim ben." -Y. Z. Ortaç. 11. İş görebilecek yaşa gelmek, büyümek. 12. Yardım etmek, yardımına koşmak:
"Tam o sırada talih imdadıma yetişti." -R. H. Karay.