Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

yalabık ne demek?

 - 2 sözlük, 11 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

yalabık, -ğı anlamı
is. hlk. 1. Alevin oynayarak parıldaması, parlama, parıltı. 2. Şimşek. 3. sf. Parlak, parıltılı, ışıltılı. 4. sf. mec. Güzel, yakışıklı, sevimli. 5. sf. mec. İkiyüzlü, kaypak.

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

yalabık anlamı
1. Cilalı, parlak, ışıldak, düzgün.

*Gelendost -Isparta
Karamanlı *Tefenni -Burdur
Güney *Buldan, Honaz, Kadıköy, Çöplü *Çivril, Darıveren *Acıpayam -Denizli
Eymir *Bozdoğan, Ömerbeyli, Burhaniye, Yazırlı *Nazilli -Aydın
-İzmir ve ilçeleri
-Manisa ve çevresi
*İvrindi, Kocabergos *Erdek, ömerköy *Susurluk, Yeniköy -Balıkesir
Fili *Biga -Çanakkale
-Bursa
*Tavşanlı -Kütahya
Pazarcık *Bozüyük -Bilecik
Sarıyar *Mihalıççık, Tokat -Eskişehir
Bayadı -Ordu
*Nallıhan -Ankara
*Bor -Niğde
Osmaniye *Ilgın -Konya
*Milas, *Ula, Bozburun, Kıran, Orhaniye *Marmaris -Muğla
*Lüleburgaz -Kırklareli

yalabık anlamı
Şimşek.

*Kula -Manisa
Yenipazar -Aydın
Gülcük -Bursa
Yenice *Simav -Kütahya
*Bafra -Samsun
-Adana

yalabık anlamı
1. İki yüzlü, yüze gülücü, kaypak. 2. Girişken.
yalabık anlamı
1. Güzel, yakışıklı, sevimli. 2. Tüysüz (delikanlı).
yalabık anlamı
1. Çevik, atik. 2. Kavgada üstün gelen.
yalabık anlamı
1. İvedi: Yalabık git, yalabık gel.

Gökler *Ayaş, Dereşeyh, Kıbrıs, Ağılcık, Kayaş, Hisarlıkaya *Polatlı -Ankara

yalabık anlamı
Çam soymuğu.

*Simav -Kütahya

yalabık anlamı
1. Kayık. 2. İçin de hamur yoğrulan tekne.
yalabık anlamı
1. Güzel, sevimli. 2. bakınız» yalak(I)-2.
yalabık anlamı
ikiyüzlü, tutarsız kimse

*Acıpayam Denizli

yalabık eş anlamlısı

güzel
sf. 1. Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı: Güzel kız. Güzel çiçek. Yalının en güzel odası bizimdi. 2. İyi, hoş: "Güzel şey canım, milletvekili olmak!" -Ç. Altan. 3. Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran: Güzel bir fırsat. 4. Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran: Güzel duygular. Güzel hareketler. 5. Görgü kurallarına uygun olan. 6. Sakin, hoş (hava): Güzel bir gece. 7. Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı: Güzel vaatler. 8. Pek iyi, doğru: Güzel güzel amma! 9. is. Güzel kız veya kadın. 10. is. Güzellik kraliçesi. 11. zf. Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde: Güzel konuştu. 12. zf. Adamakıllı, şiddetli: ": Karıkoca bu kuzu yüzünden güzel bir kavga ettiler." -Ö. Seyfettin.
ikiyüzlü
sf. Özü sözü bir olmayan, riyakâr, mürai: "Kocasının zayıf bir adam olduğunu bilmez miydi, bilirdi, şimdi bir de ikiyüzlü olduğunu gözleriyle görüyordu." -A. İlhan.
kaypak
sf. 1. Kayağan, kaygan: Kaypak bir yol. 2. mec. Dönek.
parıltılı
sf. Parlaklığı olan, parıldayan, ışıltılı, yalabık.
parlak
sf. 1. Parlayan, ışıldayan: "Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu." -H. E. Adıvar. 2. Temiz ve ışıklı: "Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı / Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı." -F. N. Çamlıbel. 3. mec. Göze çarpacak kadar başarılı: "Birinci İnönü Harbini parlak bir zaferle kazandık." -A. Gündüz. 4. kaba Yüzü güzel (oğlan).
sevimli
sf. Hoşa gitme özelliği olan, hoşa giden, şirin, sempatik: "O zaman hayat sevimli ve kolaydı." -N. F. Kısakürek.
şimşek
is. 1. Bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki bulut arasında veya bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi biçimindeki geçici ışık, balkır, çakım, çakın, yalabık, yıldırak. 2. mec. Parıltı.

"yalabık" için örnek kullanımlar

bir de yalabık cümlesi vardı büyük oğlan güccük oğlana vurup elinden bekmezli dürümünü alınca güccük alt dudağını iyice aşağı kıvırıp
Kaynak: Halıköy, Kadışehri
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.