balon anlamı Fr.ballon
1. Isıtılmış hava veya havadan daha hafif bir
gazla doldurulan, atmosferde uçabilen, küre biçiminde araç: §
"Güzel vehimlerin köpükten balonu çatlar, söner." -Peyami Safa, Bir Akşamdı, 77. §
"Yarın balon ile havaya çıkmaya çalışır." -Ahmet Midhat Efendi, Acâyib-i Âlem, 3. "
balon. Havada uçurulan çadır, küp." -Ahmet Vefik Paşa, Lehçe-i Osmani. § "
Ağzımdan balon gibi şeffaf bir şey çıkıyor." -Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, 97. §
"Ne var ki balonlar, bu yarışta hiçbir zaman onlar kadar hevesli, onlar kadar inatçı olamazlardı." -Elif Şafak, Pinhan, 90. §
"Üzerimizde bizim uşaklar, gözetleme balonları uçuyor, savaş gemileri top ateşiyle nakliye gemilerini koruyordu." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 91. 2. Hava veya gazla doldurulmuş, kauçuktan yapılan çocuk oyuncağı: §
"Nihad genç kızın bir balon gibi havalanan ipek kumaşlar içinde..." -Peyami Safa, Mahşer, 60. §
"Son cereyan (gülümsedi ve tavana doğru bakarak) hesapla kitapla "Genç Kalemler"in Selanik'ten salıverdiği balondur." -Ruşen Eşref Ünaydın, Diyorlar Ki, 58. §
"Sahne balonlarla süslüdür". Adalet Ağaoğlu, Toplu Oyunlar: I. Sınır, 209. §
"Boşaltılmış bir balon gibi biçare, başı düşük." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 81. §
"Yağmur, ince çarşafını suya düşmüş bir balon lastiği gibi buruşturup büzüyor, boynuna, narin omuzlarına yapıştırıyordu." -
Reşat Nuri Güntekin, Leyla ile Mecnun, 106. § "
Rüyamda bir uçan balon görüyordum." -Elif Şafak, Mahrem, 7. §
" Danton sanki en son damlayı da içmiş, sönük balonu bir yana fırlatıyor." -Adalet Ağaoğlu. Gece Hayatım, 132. § "
Baloncu ve kâğıt helvacılarla birlikte toplaştığımız kıyı kahvelerinde, bundan sonra, donanma şenliğine değil…" -Orhan Pamuk
, Kara Kitap, 25. § "
Yalnız iskeleti ve derisi var, içi bir balon gibi boş ve havayla dolu." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 330. 3. Karnı yuvarlak ve şişkin, boynu dar cam kap.