yetik ne demek?
- 4 sözlük, 10 sonuç.Divanü Lügati't-Türk
yetik anlamı
işlerinde becerikli, güç işleri başaran
işlerinde becerikli, güç işleri başaran
Güncel Türkçe Sözlük
yetik anlamı
sf. hlk. Yetişmiş, erişmiş, büyümüş.
sf. hlk. Yetişmiş, erişmiş, büyümüş.
Kişi Adları Sözlüğü
Yetik anlamı Köken: T.
Cinsiyet: Erkek
1. Yetişmiş, erginleşmiş, büyümüş. 2. Bilgili, olgun. 3. Güç işleri başaran, becerikli. 4. Delikanlı. 5. İri, büyük.
Cinsiyet: Erkek
1. Yetişmiş, erginleşmiş, büyümüş. 2. Bilgili, olgun. 3. Güç işleri başaran, becerikli. 4. Delikanlı. 5. İri, büyük.
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
yetik anlamı
Hafif.
Hafif.
*Boyabat -Sinop
yetik anlamı
1. Büyümüş, irileşmiş, yetişmiş, olmuş. 2. Yaşıtlarından daha iri hayvan. 3. Süresinden önce olmuş meyve. 4. Geniş.
1. Büyümüş, irileşmiş, yetişmiş, olmuş. 2. Yaşıtlarından daha iri hayvan. 3. Süresinden önce olmuş meyve. 4. Geniş.
yetik anlamı
1. Bir işten, durumdan bilgisi olan: Bu işe yetik misin ? 2. Bilgili, olgun, ağırbaşlı. 3. Sorumlu: Böyle işlere yetiğem. Başüste. 4. Ermiş.
1. Bir işten, durumdan bilgisi olan: Bu işe yetik misin ? 2. Bilgili, olgun, ağırbaşlı. 3. Sorumlu: Böyle işlere yetiğem. Başüste. 4. Ermiş.
yetik anlamı
Zenginleşmiş.
Zenginleşmiş.
*Eğridir köyleri -Isparta
yetik anlamı
Yitik.
Yitik.
-Uşak
Çırpıcılar *Eşme, İğdecik, Sancaklıboz, -Manisa
Kocagöz *Ayvacık, *Lapseki -Çanakkale
*Alıntaş -Kütahya
yetik anlamı
1. Büyümüş, yetişkin (genellikle kız için). 2. Yaşlı.
1. Büyümüş, yetişkin (genellikle kız için). 2. Yaşlı.
yetik anlamı
1. Güçlü. 2. Becerikli.
1. Güçlü. 2. Becerikli.
yetik eş anlamlısı
bilgili
sf. 1. Bilgi sahibi olan, malumatlı, malumattar, malumat sahibi, haberli: "Ama, iyiler, bilgililer, yetenekliler nerede idi?" -T. Buğra. 2. zf. Bilerek: "Her konuda rahat, bilgili konuşurdu kalemi." -Y. Z. Ortaç.
sf. 1. Bilgi sahibi olan, malumatlı, malumattar, malumat sahibi, haberli: "Ama, iyiler, bilgililer, yetenekliler nerede idi?" -T. Buğra. 2. zf. Bilerek: "Her konuda rahat, bilgili konuşurdu kalemi." -Y. Z. Ortaç.
olgun
sf. 1. Yenecek duruma gelmiş (meyve): "Oluğun altına bir sepet iri, olgun, renkli şeftali koymuşlar." -R. H. Karay. 2. mec. Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gereği kadar gelişmiş, ağırbaşlı (kimse), kâmil: "Benim bütün cefama olgun adam gibi katlanmasını bilmişti." -Y. K. Karaosmanoğlu.
sf. 1. Yenecek duruma gelmiş (meyve): "Oluğun altına bir sepet iri, olgun, renkli şeftali koymuşlar." -R. H. Karay. 2. mec. Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gereği kadar gelişmiş, ağırbaşlı (kimse), kâmil: "Benim bütün cefama olgun adam gibi katlanmasını bilmişti." -Y. K. Karaosmanoğlu.
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
