koşmak(I)
(nsz) 1. Adım atışlarını artırarak ileri doğru hızla gitmek:
"Ben kaçıyorum, abim de arkamdan koşuyor." -A. Ağaoğlu. 2. Bir yere ivedilikle gitmek:
"Pencerede dolaşan gölgelerden bir şeyler sezmeye çalışarak koşuyorum." -Y. Z. Ortaç. 3. Bir işle çok ilgilenmek, koşuşturmak:
"Yok, yok, dedi, akşamdan beri ben koştum, biraz da onlar yorulsunlar." -M. Ş. Esendal. 4. Koşuya çıkmak:
Doru at bugün koşmayacak. 5.
mec. Kovalamak, üstüne düşmek, izlemek:
İki yıldır bu işin peşinden koşuyorum. koşmak(II)
(-e) 1. Birlikte iş görmesi için bir şeyi başka birinin yanına katmak, arkadaş olarak vermek. 2. Hayvanı çekeceği arabaya, sabana vb.ne bağlamak:
Atları arabaya koşmak. 3.
(nsz) Şart ileri sürmek:
"Sarfiyat hususunda bir şart koşmuyorlar." -R. H. Karay. 4. Birini, bir işte görevlendirmek:
İşe koşmak.