Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

zapt etmek ne demek?

 - 1 sözlük, 1 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

zapt etmek anlamı
1) zorla almak: "Bizans'ta Sırp memleketlerini zapt ettilerse de bir müddet sonra bazı kısımlara geniş otonomiler verdiler." -F. R. Atay. 2) tutmak: "Neveser bir sevinç çığlığını zor zapt etmişti." -A. İlhan. 3) bir şeyi güç kullanarak önlemek: "El ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kitlesini zor zapt ediyorlardı." -H. Taner. 4) yazıya geçirmek: İfadesini zapt edenlere sessizce baktı. 5) hatırında tutmak: Söylediklerinizin birçoğunu zapt ettim. 6) anlamak, kavramak, bütünüyle öğrenmek: "Bütün ayrıntılarıyla bu âlemi zapt etmiş belleği başlıca dayanağı idi." -H. Taner.

zapt etmek eş anlamlısı

tutmak
(-i) 1. Elde bulundurmak, ele almak: "Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." -Ö. Seyfettin. 2. Ele geçirmek, yakalamak: "Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı." -Ö. Seyfettin. 3. Avlamak: "Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz." -R. H. Karay. 4. Yanında bulundurmak, alıkoymak: Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım! 5. Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek: "Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir." -S. F. Abasıyanık. 6. Kaplamak: "Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir." -T. Buğra. 7. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak: "Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları." -S. F. Abasıyanık. 8. Denetimi ve yetkisi altına almak. 9. Desteklemek, birinden yana çıkmak. 10. Benimsemek, beğenmek: "Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır." -T. Buğra. 11. Gereğini yapmak, yerine getirmek: Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti. 12. Uygun gelmek, çelişmez olmak: "Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu." -R. N. Güntekin. 13. Kapatmak, sarmak. 14. Hizmetine almak veya kiralamak: "Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim." -P. Safa. 15. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek: Yapıyı geniş tuttu. 16. Girişmek, yapmak: "Askerden sonra ne iş tutacağını bilmemek kahrediyordu Yusuf'u." -S. F. Abasıyanık. 17. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak: "Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak." -M. Ş. Esendal. 18. Ulaşmak, varmak: "Hayvanlar, Bağdat Caddesi'ni tutmuş, çalakamçı ilerliyor." -S. M. Alus. 19. Para toplamı ...-e varmak: Aldığım şeyler bin lira tuttu. 20. Uğramak: Vapur İzmir'i tutmayacakmış. 21. Herhangi bir durumda bulundurmak: "Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor." -H. Taner. 22. Varsaymak, farz etmek: "Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti." -M. Ş. Esendal. 23. (-i, -e) Hedef olarak almak: Taşa tutmak. 24. (-i, -e) Alacağa veya vereceğe saymak: On bin lirayı borcunuza tuttum. 25. (-i, -e) Yaklaştırmak: "Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar." -A. Ş. Hisar. 26. Kullanmak: Yaşmak tutmak. Ustura tutmak. 27. Bağlamak: "Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım." -B. S. Erdoğan. 28. (nsz) Beklenen sonucu vermek: "Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez." -Ş. Rado. 29. (nsz) İş görebilmek: "Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona." -T. Buğra. 30. (nsz) Sürmek, zaman almak: Bu iş iki saat tuttu. 31. (nsz) Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak: Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu. 32. Giyinmesine yardım etmek: "Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar'ın kolları boynunda kalır." -T. Buğra. 33. Sunmak: Konuklara şeker tutmak. 34. İşgal etmek. 35. İzlemek: "Tepeden inince Değirmendere'ye hâkim bir iz tutacaksınız." -R. H. Karay. 36. Bırakmamak: "Baba sesini çıkarmadı hatta öksürüğünü bile galiba tuttu." -P. Safa. 37. Yönelmek: "Oyuncular ağır ağır soyunma odasının yolunu tuttular." -H. Taner. 38. Sarmak, bürümek: "Hey başları duman tutmuş dağlar, hey!" -Halk türküsü. 39. Asılmak, kuvvetlice sarılmak: "Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş." -P. Safa. 40. Bir kimsenin yerini almak: "Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam." -Y. K. Karaosmanoğlu. 41. Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek. 42. Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak: Kapıyı açık tutmayın. 43. Bir yerde kalmasını sağlamak. 44. Yemek hafifçe yanmak. 45. Bir sanat eseri geniş ilgi görmek: "Eğer piyes tutar da alkışlanırsa bir yazara yakışacak bir kıyafet giymeliydim." -C. Uçuk. 46. Biriktirmek, tasarruf etmek: "Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene." -M. Ş. Esendal. 47. Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj. 48. Başlamak: "Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi." -F. R. Atay. 49. Bir şey düşünmek: Herkes aklından bir sayı tutsun. 50. sp. Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak.

Yakın Kelimeler

(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.