Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

abanmak ne demek?

 - 3 sözlük, 7 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

abanmak anlamı
(-e) 1. Eğilerek bir şeyin, bir kimsenin üzerine kapanmak: "Efendi, sen de ne üstüme abanıyorsun?" -B. Felek. 2. Bir yere veya bir kimseye yaslanmak, dayanmak: "Baba, ‘ya Allah' nidası ile yerinden zorla, oğluna abanarak kalktı." -R. H. Karay. 3. argo Birine yük olarak onun sırtından geçinmeye çalışmak. 4. argo Bir şeyin veya bir kimsenin üzerine çöküp çullanmak: "İki herif zavallıya abanıyorlar." -A. Rasim. 5. sp. Boksta karşılaşma sırasında rakibine yaslanmak. 6. sp. Futbolda topa olanca gücüyle vurmak.

Türkçe - İngilizce

abanmak anlamı
fiil
1) lean over
2) lean against

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

abanmak anlamı
Çocuk emeklemek, emekliyerek yürümeğe başlamak.

Geçek *Altıntaş -Kütahya

abanmak anlamı
1. Yüzüstü düşmek. 2. Yüzüstü yere uzanıp yatmak. 3. bakınız» abalamak(I)-1. 4. Sarkmak, eğilmek: Pencereden abanma.
abanmak anlamı
Rica, minnet etmek.

*Eşme -Uşak

abanmak anlamı
Birinin sırtından geçinmek, geçimini başkasına yüklemek, sığınmak, yük olmak: O, dayısına abandı artık.

-Burdur
Çağlıyan ve çevresi *Şavşat -Artvin
-Niğde

abanmak anlamı
Yola koyulmak.

Kıratlı *Dikili -İzmir

abanmak eş anlamlısı

bastırmak
(-i) 1. Basma işini yaptırmak: "Çok güçlüydü, bastırdı, omuzlarını yatağa yapıştırdı âdeta." -T. Dursun K. 2. Zararlı bir olayı önlemek: Yangını bastırmak. 3. Durdurmak: İsyanı bastırmak. 4. Üstünlüğünü göstermek: "Şişman, kısa boylu bir yüzbaşı usulsüzlükte, şarlatanlıkta, inatta hepimizi bastırıyor." -Ö. Seyfettin. 5. Bir kumaşın kenarını kıvırıp dikmek. 6. Gidermek: "Heyecanını bir türlü bastıramıyor." -N. Araz. 7. Hemen söylemek: Cevabı bastırdı. 8. (nsz) Ansızın birinin yanına gitmek: "Ama bir evi tek başına çeviren, o evin düzeninden sorumlu kadınlar ansızın bastıran konuktan her zaman tedirgin olurlar." -O. Rifat. 9. (nsz) Birdenbire gerçekleşmek ve pek çok etki göstermek: "Kış bastırdığında bu sıcağa rahmet okursunuz." -A. Kulin. 10. (-e) Baskı yapmak, üzerine iyice düşmek: "Köyün ihtiyarları da Feyziye'nin babasına bastırmışlar, onları bağışlatmışlar." -E. Bener. 11. hlk. Kümes hayvanlarını kuluçkaya yatırmak.
dayanmak
(-e) 1. Bir yere yaslanmak, kendini dayamak: "Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." -M. Ş. Esendal. 2. Bir şeyin üzerinde kurulmuş olmak. 3. mec. Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar görmemek: Bu gemi fırtınaya iyi dayanır. 4. mec. Varmak, ulaşmak: "Bu haber ortalığa yayılır yayılmaz banknotlarını kapan bankaya dayanıyor." -Y. Z. Ortaç. 5. mec. Bütün gücünü kullanarak bir işi yapmak: "İki genç, kırarcasına küreklere dayandılar." -Halikarnas Balıkçısı. 6. mec. Bir iş sonunda birinin veya bir şeyin üzerinde kalmak: Bu proje sonunda bize dayanacak. 7. mec. Birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek, istinat etmek: "Laikliği korumak için kanun kuvvetine mi, eğitim ve telkin kuvvetine mi dayanmalıyız?" -F. R. Atay. 8. (nsz) mec. Uzun süre kullanılmaya uygun olmak: Bu kumaş çok dayandı. 9. (nsz) mec. Tutunmak, karşı durmak, karşı koymak, mukavemet etmek: "Merkezde Akhisar'ın, Bergama'nın da henüz dayandığını öğrendiler." -N. Cumalı. 10. (nsz) Yetişmek, yeter olmak. 11. (nsz) mec. Güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmek: "Kazılmış mezarın önüne geldiklerinde daha fazla dayanamayıp oracığa çöktü." -İ. O. Anar.

Yakın Kelimeler

(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.