Thomson later said she was seeking evidence to
corroborate her story.
Thomson, ilerleyen ona hikayeyi doğrulayacak kanıtlar aradığını söyledi.
Kaynak: news.nationalpost.comNocera has some of the correspondence that seem to
corroborate the plaintiffs case.
Nocera davacıların dava doğrulayacak gibi görünüyor yazışmaların bazılarına sahiptir.
Kaynak: laobserved.comThe guards
corroborate the imminent Reliance entry in Gajner.
Gardiyanlar Gajner yılında yakın Reliance girişi doğrulamıştır.
Kaynak: business-standard.comAccording to documents, video surveillance appears to
corroborate the inmate's story.
Belgelere göre, video gözetim mahkûmun öyküsünü görünüyor.
Kaynak: komonews.comRecently, electrospray ionization mass spectrometry has been used to
corroborate the mechanism of several organic reaction proposals.
Kaynak: Reaction mechanism