engel is. 1. Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz, mânia, handikap:
"Seçme ve aracılık işlevini yerine getiren dünyanın önünde ise öyle aşılması güç engeller yok gibi." -A. Ağaoğlu. 2. Hemzemin geçitlerde kara yolu güvenliğini sağlamak için kullanılan açılır kapanır düzenek, bariyer. 3. Herhangi bir yolu kapamak için konulan nesne, bariyer. 4. Kara yollarının kenarlarına yapılan korkuluk, bariyer. 5.
sp. Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken tahta düzenek, bariyer.
kötülük is. 1. Kötü olma durumu, kemlik, şer:
"Bunun için iyilerle kötüleri, iyilikle kötülüğü ayırt edebilmek lazım." -N. F. Kısakürek. 2. Zarar verecek davranış veya söz:
"Hiç çare yok, bu tüller yırtılacak ve bütün korkunçluğuyla kötülük ateşi çıkarılacaktır ortaya." -Ç. Altan.
zarar is. Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat:
"Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar." -M. Ş. Esendal.