Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

berrak ne demek?

 - 3 sözlük, 3 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

berrak anlamı
sf. Duru, temiz, aydınlık, açık: "Bu sabah hava berrak / Bu sabah her şey billurdan gibi" -C. S. Tarancı.

Kişi Adları Sözlüğü

Berrak anlamı Köken: Ar.
Cinsiyet: Kız
Duru, temiz, aydınlık, açık.

Türkçe - İngilizce

berrak anlamı
sıfat
1) clear
2) limpid
3) lucid
4) bright
5) brilliant
6) crystalline
7) crystal
8) liquid
9) serene
10) silvery
11) lucent
12) just
13) unclouded
14) pellucid
15) speaking

berrak eş anlamlısı

açık
is. 1. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu: Bütçe açığı. Ülkenin doktor açığı. 2. Belli bir yerin biraz uzağı: Tren yolu nehrin açığından geçer. 3. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri: "Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır." -B. Necatigil. 4. sf. Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı: "Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik." -R. N. Güntekin. 5. sf. Engelsiz: Açık yol. 6. sf. Örtüsüz, çıplak: "Yolcuların hepsi indikten sonra Mehmet Akif göründü, beni açık başıyla selamladı." -A. Kabaklı. 7. sf. Boş: Kâğıtta açık yer kalmadı. 8. sf. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal: Açık kadro. 9. sf. Aralığı çok: Açık adımlarla. 10. sf. Çalışır durumda olan: "Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar." -Ö. Seyfettin. 11. sf. Kolay anlaşılır, vazıh: "Açık konuşma zamanının artık geldiğine kani idim." -R. N. Güntekin. 12. sf. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen: Bu adamın her işi açıktır. 13. sf. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen: "... her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o." -T. Buğra. 14. sf. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı: "Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu." -Ö. Seyfettin. 15. sf. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). 16. zf. Belirgin bir biçimde: "İnsan mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi?" -M. Yesari.
aydınlık
is. 1. Bir yeri aydınlatan güç, ışık: "Bir elektrik görmediğimizden titrek fener aydınlığına doyamazdık." -F. R. Atay. 2. Bir yapının ortasına gelen oda ve öbür bölümlerin ışık alması için damın ortasından zemine kadar açılan boşluk. 3. sf. Işık alan: Aydınlık bir oda. 4. sf. mec. Kolay anlaşılacak derecede açık olan, vazıh: Aydınlık bir söz. 5. sf. mec. Kötülükten uzak, temiz, saf: Aydınlık bir yüz.
duru
sf. 1. Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak: "Karabuğday rengindeki esmer simasının üzerinde bir çift duru bakışlı güvela gözleri vardı." -E. E. Talu. 2. Pürüzsüz (ten): "Bu, duru beyaz tenli ve kıpkızıl dudaklı bir körpe Rus kızıydı." -Y. K. Karaosmanoğlu. 3. mec. Arınmış, karışık olmayan (dil, üslup).
temiz
sf. 1. Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, arı, pak, hijyen, hijyenik: "Ayak basacak tek adımlık temiz yer yok." -A. Ağaoğlu. 2. Özenle yapılmış: Temiz iş. 3. Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özrü olmayan: Temiz araba. 4. Ahlakça lekesiz, necip, nezih. 5. zf. Kirli, lekeli, bulaşık olmayan bir biçimde: Temiz giyinmek.

"berrak" için örnek kullanımlar

Kimi de zihnini bu kaostan arındırıp berrak düşünerek başarır.
Some clear thinking and purify the mind succeeds in this chaos.
Kaynak: skorer.milliyet.com.tr
Akıntı, süt görünümünde, yeşil, berrak ya da kanlı olabilir.
Discharge, milk, view, green, clear, or may be bloody.
Kaynak: posta.com.tr
Zihnim de daha berrak, daha iyi düşünebildiğimi hissediyorum.
In my mind clearer, feel better thought about.
Kaynak: hurriyet.com.tr

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.