Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

açık ne demek?

 - 11 sözlük, 15 sonuç.

BSTS / Bilgisayar Terimleri Karşılıklar Kılavuzu

açık anlamı
bakınız» net

BSTS / İktisat Terimleri Sözlüğü

açık anlamı İng. deficit
1. Gelirin gideri karşılamaması durumu. 2. bakınız» gedik

BSTS / Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü

açık anlamı
1) sarîh. 2 ) alenî.

BSTS / Tecim, Maliye, Sayışmanlık ve Güvence Terimleri Sözlüğü

açık anlamı İng. deficit Fr. déficit
1. Tecim işlerinde ve genel olarak ödenekliklerde o kuruluşun gelirleriyle giderleri arasındaki olumsuz-dengesizlik, giderin gelirden fazla olması. 2. Kasa, ambar, mal değerlerinin sayım sonucu yazılımlara göre eksik çıkması.

BSTS / Yazın Terimleri Sözlüğü

açık anlamı Osm. vazıh
Kolayca anlaşılan (söz, yazı). Karşıtı bakınız» kapalı, düğümlü.

BSTS / Zanaat Terimleri Sözlüğü

açık anlamı
Ev çatılarındaki delik. (Fındıkoluk -Bilecik)

Divanü Lügati't-Türk

açık anlamı
büyük kardeş

Güncel Türkçe Sözlük

açık, -ğı anlamı
is. 1. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu: Bütçe açığı. Ülkenin doktor açığı. 2. Belli bir yerin biraz uzağı: Tren yolu nehrin açığından geçer. 3. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri: "Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır." -B. Necatigil. 4. sf. Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı: "Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik." -R. N. Güntekin. 5. sf. Engelsiz: Açık yol. 6. sf. Örtüsüz, çıplak: "Yolcuların hepsi indikten sonra Mehmet Akif göründü, beni açık başıyla selamladı." -A. Kabaklı. 7. sf. Boş: Kâğıtta açık yer kalmadı. 8. sf. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal: Açık kadro. 9. sf. Aralığı çok: Açık adımlarla. 10. sf. Çalışır durumda olan: "Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar." -Ö. Seyfettin. 11. sf. Kolay anlaşılır, vazıh: "Açık konuşma zamanının artık geldiğine kani idim." -R. N. Güntekin. 12. sf. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen: Bu adamın her işi açıktır. 13. sf. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen: "... her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o." -T. Buğra. 14. sf. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı: "Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu." -Ö. Seyfettin. 15. sf. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). 16. zf. Belirgin bir biçimde: "İnsan mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi?" -M. Yesari.

Tarama Sözlüğü

açık anlamı
Serbes, laubali.

Türkçe - İngilizce

açık anlamı
sıfat
1) open
2) outdoor
3) clear
4) obvious
5) light
6) explicit
7) express
8) exposed
9) apparent
10) pale
11) evident
12) overt
13) plain
14) straightforward
15) uncovered
16) free
17) unlocked
18) unmistakable
19) upfront
20) patent
21) visible
22) vacant
23) loose
24) precise
25) bare
26) blank
27) unambiguous
28) fair
29) outright
30) unequivocal
31) lucid
32) revealing
33) direct
34) broad
35) distinct
36) articulate
37) unobstructed
38) candid
39) round
40) definite
41) unsealed
42) gaping
43) forthright
44) spread
45) definitive
46) avowed
47) unconcealed
48) deficient
49) serene
50) undisguised
51) unprotected
52) uncomplicated
53) perspicuous
54) raw
55) crystal
56) uncrossed
57) downright
58) unclouded
59) lucent
60) square
61) luminous
62) swinging
63) unashamed
64) categorical
65) shadowless
66) confessed
67) expansive
68) aboveground
69) hospitable
70) cloudless
71) decided
72) declared
73) decollete
74) translucent
75) wishy-washy
76) well-marked
77) wide-open
78) open-ended
79) open-air
80) point-blank
81) clear-cut
82) shirt-sleeve
83) clean-cut
isim
1) deficit
2) shortage
3) shortfall
4) deficiency
5) deficient amount
zarf
1) expressly
2) in blank

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

açık anlamı
Uzak, ırak: Bu su evden çok açık.

Adatepe *Devrek, Cumayanı -Zonguldak
*Alaçam, -Samsun
*Zile -Tokat
Nefsiköseli *Görele -Giresun
*Kelkit çevresi -Gümüşhane
*Ardahan -Kars
*Zara -Sivas
Kıbrıs

açık anlamı
Orman içindeki ağaçsız, çıplak yer: Sığırı, büyük gürgendeki açığa al.

Zara -Amasya

açık anlamı
Kahve cezvesi.

Karakuzu *Menemen -İzmir
Dere -Manisa

açık anlamı
Kızlığı bozulmuş: Kızcağızı açıktır diye babasına geri göndermişler.

*Bor, -Niğde

açık anlamı
Serbest

Uşak

açık eş anlamlısı

boş
sf. 1. İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı: "Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." -A. Gündüz. 2. Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal: Boş kadro. 3. Yapılacak işi olmayan, işsiz: Bugün sabah boşum, gelebilirsin. 4. mec. Verimsiz. 5. mec. Anlamsız: "Bütün bunlar güneşli ve rüzgârlı bir günün boş vaatleri miydi?" -N. Hikmet. 6. zf. mec. Habersiz, hazırlıksız bir biçimde: "Tatar dilencinin küfürlerine işte böyle boş yakalandım." -O. Pamuk. 7. mec. Bilgisiz: "Daha meselesiz, daha cahil, daha boş, daha yakışıklıydılar." -S. F. Abasıyanık. 8. mec. Bir işe yaramayan, yararsız: "Yaşlı başlı insanlarız dedi. Birbirimizi boş tesellilerle aldatacak değiliz." -R. N. Güntekin.
çıplak
is. 1. Soyunmuş durumda olan vücudun resmi, nü. 2. sf. Üstünde bulunması gereken giysi, örtü vb. bulunmayan, üryan, nü, cıbıl, cıbıldak: "Kız, çıplak tabanlarını bozuk yolda şaplata şaplata köyün içerisine doğru uzaklaştı." -E. E. Talu. 3. sf. Saçsız (baş). 4. sf. Üzerinde yaprak olmayan: "Irmağın başında kocaman, çıplak bir tek kavak vardı." -H. E. Adıvar. 5. sf. İçinde gerekli eşya bulunmayan: "Ankara tepelerinin birinde, boz renkli bir binanın çıplak ve dar bir odasında onunla karşı karşıyayız." -Y. K. Karaosmanoğlu. 6. sf. mec. Yoksul (kimse): "Askerliğini yapmamış, beş parasız, çıplak bir Cemal'in nesi vardı evlenilecek?" -N. Cumalı. 7. sf. mec. Yalın, süssüz: Çıplak bir anlatım.
engelsiz
sf. 1. Engeli olmayan, mâniasız. 2. zf. Engeli, sıkıntısız, sakıncası olmayan bir biçimde: "Dünyaya ne yapmak için gelmişse engelsiz, parazitsiz kendini o işe adayabiliyor." -H. Taner.
münhal
sf. 1. Boş olan, açık bulunan (memuriyet vb.), boş, açık: Münhal kadro. 2. kim. esk. Erir, eriyebilen, çözülen.
vazıh
sf. (va:zıh) esk. Açık, aydın, belli.

açık zıt anlamlısı

kapalı
sf. 1. Kapanmış olan, açılmamış, açık karşıtı: "Şimdi oğlunu kanlı göğsü, kapalı gözleri, mor dudaklarıyla görür gibi oluyordu." -N. Hikmet. 2. Geçilmez durumda olan. 3. Çalışma süresi sona ermiş (iş yeri). 4. Başı örtülü (kadın). 5. Açık ve kesin söz kullanmadan söylenen, müphem. 6. Gizli, saklı: Meclisler, iç tüzük hükümlerine uygun olarak kapalı oturumlar yapabilir. 7. Açık olmayan (giyecek): "Damalı bir eteklik, açık mavi, kapalı bir yün kazak giymişti." -N. Cumalı. 8. Bulutlu, karanlık (hava): "Ankara'nın soğuk, kapalı havalı günlerinden biriydi." -Y. K. Karaosmanoğlu. 9. mec. İçe dönük yaradılışta olan: "Kapalı ruhlu, ağırbaşlı, güç heyecana gelir insanlardır." -R. H. Karay. 10. mec. Dış çevreyle ilişki içerisinde olmayan: "Ayrıca ben, oldukça kapalı bir çevrede yetişmiştim." -A. Ağaoğlu.
koyu
sf. 1. Yoğunluğundan dolayı güç akan, sulu karşıtı: Koyu pekmez. Koyu süt. 2. Rengi açık olmayan, daha belirgin, açık karşıtı: "Oturduğu yerden Boğaziçi'nin koyu mavi gecesinde bir balıkçı kayığı kayıp gidiyordu." -H. E. Adıvar. 3. bl. Yazı karakterinin daha belirgin olarak yazılmış biçimi. 4. mec. Aşırı (davranış, düşünce vb.): "Daha eski zamanda koyu bir Türkçe taraftarıymış." -A. Ş. Hisar. 5. mec. Derin, hararetli: Koyu bir sohbet.

"açık" için örnek kullanımlar

CHP Parti Meclisi toplantısı öncesi açık mikrofon krizi yaşandı.
CHP Party Assembly meeting of the open mic before the crisis erupted.
Kaynak: ensonhaber.com
Türkiye'deki tüm camiler artık günde en az 12 saat ibadete açık kalacak.
All mosques in Turkey will no longer open for worship at least 12 hours a day.
Kaynak: risaleajans.com
Bu anlarda CHP'li Tamayligil'in 'Mikrofon açık olabilir.
CHP Tamayligil'in these moments' Microphone may be open.
Kaynak: internethaber.com
Deprem Haftası nedeniyle açık hava sergisi düzenledi.
Week, organized by the earthquake due to the open-air exhibition.
Kaynak: haberler.com
Açık yıldız kümesi veya kısaca açık küme, aynı dev moleküler bulut tan meydana gelmiş birkaç bin yıldız dan oluşan bir yıldız grubuna
Kaynak: Açık yıldız kümesi
Atağı başlatan futbolculara oyun kurucu, kanatlara sağ ve sol açık, defans a dönük oynayanlara defansif orta saha ve forvet arkası
Kaynak: Orta saha
Üretim ve geliştirmede açık kaynak(Open_source ), son ürünün tasarımı ve uygulama detayları için erişimi ve ücretsiz yeniden dağıtımı teşvik
Kaynak: Açık kaynak
Açık Alan, Açık Radyo 'nun 2005 yılından beri düzenlediği, üniversite öğrencilerine açık radyo programı yarışmasıdır. 2005 yılında "
Kaynak: Açık Alan
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.