tabiatıyla zf. (tabiatı'yla) 1. Doğal bir biçimde, tabii olarak:
"Gerçek Tanrı'nın yolunu bulamayanlar tabiatıyla birtakım düzme uluhiyetlere doğru saparlar." -Y. K. Karaosmanoğlu. 2. Kendiliğinden.
tabii sf. (tabii:) 1. Doğada olan, doğada bulunan. 2. Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi:
"Sıcaklar arttıkça serin yerler aramak, âdeta tabii bir ihtiyaç hâline geliyor." -A. Rasim. 3. Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan:
"Beklenen cevap gelince derhâl yazılacağı tabiidir." -Atatürk. 4. Yapmacık olmayan, doğal:
"Eğer sürmenin üstüne bunu sürmezsen renk tabii olmaz." -P. Safa. 5. Katıksız, saf, doğal:
Tabii meyve suları. 6.
zf. (ta'bi:) Elbette, doğallıkla, doğal olarak, işin gereği olarak:
"Yurttaşlarım arasında bana bu yabancılığı çektirmemek isteyenler de oldu tabii." -A. Ağaoğlu.