Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

boşlamak ne demek?

 - 4 sözlük, 5 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

boşlamak anlamı
(-i) 1. Bırakmak. 2. İlgi göstermemek, ihmal etmek: "Sanayileşme furyası, tüketim yarışı içinde gözünü ihtiras bürüyen insan doğayı boşladı." -H. Taner.

Tarama Sözlüğü

boşlamak anlamı
1. Serbes bırakmak, kendi haline terk etmek. 2. Boşaltmak.

Türkçe - İngilizce

boşlamak anlamı
fiil
1) neglect
2) let go
3) ignore
4) slacken

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

boşlamak anlamı
Bırakmak, vazgeçmek.

*Gölpazarı -Bilecik
-Samsun
-Erzurum
*Afşin, *Elbistan -Maraş
Korkut -Sivas
-Kırşehir
-Niğde
-Konya
*Karaisalı -Adana

boşlamak anlamı
Bırakmak.

Gölkonak *Şarkikaraağaç Isparta

boşlamak eş anlamlısı

bırakmak
(-i) 1. Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak. 2. (nsz) Koymak: "Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı." -T. Buğra. 3. Bir işi başka bir zamana ertelemek: Gezmeyi haftaya bıraktık. 4. Unutmak: Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım? 5. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek. 6. Saklamak, artırmak: Paranın bir kısmını bırak! 7. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek: "Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı." -F. R. Atay. 8. (nsz) Engel olmamak: "Bırak, burasını benim defterimden okuyayım." -Ö. Seyfettin. 9. Sarkıtmak: Saçlarını omzuna bırakmış. 10. (nsz) Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak: "Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu." -C. Uçuk. 11. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek: "Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı." -H. E. Adıvar. 12. (nsz) Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak: "Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim." -R. H. Karay. 13. (nsz) Bıyık veya sakal uzatmak. 14. (nsz) Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak: "Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?" -R. H. Karay. 15. Boşamak: "Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler." -Ö. Seyfettin. 16. Kötü bir durumda terk etmek. 17. Ayrılmak, terk etmek: "Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi." -P. Safa. 18. Sınıf geçirmemek, döndürmek: Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı. 19. (-e) Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek: "Başkalarına on ikiye veriyoruz ama sana onar kuruştan bırakayım." -M. Ş. Esendal. 20. (-i, -e) Bakılmak, korunmak için vermek: Eşyamı size bırakacağım. 21. (nsz) Yanına almamak, yanında götürmemek: "Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim." -Atatürk. 22. (-i, -e) Sahiplik hakkını başkasına vermek: Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış. 23. (nsz) Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak. 24. (nsz) Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek: İz bırakmak. Leke bırakmak.
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.