Maddesindeki propaganda suçlarıyla ilgili bırakın rahatlamayı daha da
ağırlaştırıcı bazı unsurlar olduğunu gördük.
Article propaganda that some elements of crimes leave the relief we saw even more aggravating.
Kaynak: haber3.comTasarısının düşünce özgürlüğü konusunda
ağırlaştırıcı hükümler getirdiğini öne süren Kaplan, Terörle Mücadele Kanunu'nun 6.
Suggesting that brought about the freedom of expression provisions of the Draft aggravating Kaplan, Prevention of Terrorism Act 6
Kaynak: cnnturk.comKonvansiyonel yağma (m.148) suçundan farklı olarak nitelikli yağma suçunun oluşması fiilin
ağırlaştırıcı kabul edilen bir eşya ile (ör:
Kaynak: Nitelikli yağmaBirçok ülkede öldürücü bir silahla müessir fiile teşebbüs
ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilir. Türk Ceza Kanunu (TCK) müessir fiilleri
Kaynak: Müessir fiilBelediye nizamlarınca ekmek hamuruna
ağırlaştırıcı (alçı , kil , kemik unu vb.) kabartıcı, bozuk unları ıslah edici (bakır ve çinko
Kaynak: Ekmeksuçlar için de
ağırlaştırıcı neden olarak getirilmiştir. Ayrıca ceza kanununun 243'üncü maddesinde bilişim suçları ile ilgili yaptırımlar
Kaynak: Bilişim suçlarıDış tehdidin etkisi, yolsuzluk, mezar soygunculuğu ve sivil huzursuzluk gibi iç sorunları
ağırlaştırıcı yönde oldu. Teb'deki Amon tapınak
Kaynak: Antik Mısır