bunalım is. 1. Doğal bir süreçte birdenbire oluşan aykırılık, bunluk, buhran, kriz:
"İktisadi bunalım ayyuka çıktı maşallah." -H. Taner. 2. Tehlikeli sonuç doğurabilecek gerginlik, buhran, kriz:
"Bunalım anlarında insanın yüreğini, en ürkütücü olasılıklar yoklamaz mı?" -A. İlhan. 3.
ruh b. Uyaranlara karşı duyarlığın, iş yapabilme gücünün, kendine güvenin azalarak karamsarlığın, umutsuzluğun güçlenmesiyle ortaya çıkan ruhsal bozukluk, ruhsal çöküntü, depresyon:
"Atlattığı kriz, geç gelen bir büluğ çağı bunalımından başka bir şey değildi." -E. Şafak. 4.
tıp Bir hastalıkta iyileşme veya ölümle sonuçlanan, birdenbire olan fizyolojik değişiklik, kriz. 5.
ekon. Çöküntü.
kriz is. 1.
tıp Bir organda birdenbire ortaya çıkan fizyolojik bozukluk, akse:
"Krizler sıkıştırdığı zaman özel kliniklerde yatmaya gidiyordu." -Ç. Altan. 2. Bir kimsenin yaşamında görülen ruhsal bunalım. 3. Bir şeyin çok kıt bulunması durumu. 4. Bir şeye duyulan ani ve aşırı istek. 5.
ekon. Çöküntü. 6.
mec. Bir ülkede veya ülkeler arasında, toplumun veya bir kuruluşun yaşamında görülen güç dönem, bunalım, buhran:
"Krizin ne kadar sürdüğünü bilmiyorum." -F. R. Atay.