bükülmek ne demek?
- 4 sözlük, 4 sonuç.Divanü Lügati't-Türk
bükülmek anlamı
bükülmek, kesilmek
bükülmek, kesilmek
Güncel Türkçe Sözlük
bükülmek anlamı
(nsz) 1. Bükme işine konu olmak, katlanmak: "Yerde kenarı bükülmüş bir seccade vardı." -F. R. Atay. 2. İplik eğrilmek. 3. Eğilmek. 4. Yönelmek.
(nsz) 1. Bükme işine konu olmak, katlanmak: "Yerde kenarı bükülmüş bir seccade vardı." -F. R. Atay. 2. İplik eğrilmek. 3. Eğilmek. 4. Yönelmek.
Tarama Sözlüğü
bükülmek anlamı
Eğilmek.
Eğilmek.
Türkçe - İngilizce
bükülmek anlamı
fiil
1) twist
2) bend
3) curve
4) fold
5) spring
6) wind
7) crook
8) curl up
9) twine
fiil
1) twist
2) bend
3) curve
4) fold
5) spring
6) wind
7) crook
8) curl up
9) twine
bükülmek eş anlamlısı
eğilmek
(nsz) 1. Belirli bir yönle açı oluşturacak bir durum almak, bir yöne doğru çarpılmak:, dikliğini kaybetmek: "Sofraya pilav gelince Aziz eğilerek kokladı." -C. Uçuk. 2. İnsan, bir işi yapmak için belini eğmek: "Tenis oynarken yüz çeşit çeviklikler içinde eğilir, kalkar, sıçrar, koşar." -R. H. Karay. 3. mec. Başkasının baskısını veya egemenliğini benimsemek, kabul etmek: Türk eğilmez. 4. (-e) mec. Bir işi önemseyip ele almak: "Bir yandan ayrıntılara eğilirken, bir yandan da bunları alaylı bir süzgeçten geçirir." -S. Birsel.
(nsz) 1. Belirli bir yönle açı oluşturacak bir durum almak, bir yöne doğru çarpılmak:, dikliğini kaybetmek: "Sofraya pilav gelince Aziz eğilerek kokladı." -C. Uçuk. 2. İnsan, bir işi yapmak için belini eğmek: "Tenis oynarken yüz çeşit çeviklikler içinde eğilir, kalkar, sıçrar, koşar." -R. H. Karay. 3. mec. Başkasının baskısını veya egemenliğini benimsemek, kabul etmek: Türk eğilmez. 4. (-e) mec. Bir işi önemseyip ele almak: "Bir yandan ayrıntılara eğilirken, bir yandan da bunları alaylı bir süzgeçten geçirir." -S. Birsel.
katlanmak
(nsz) 1. Katlama işi yapılmak: "Minnacık bir kir, olduğu yerde durmuyor, dakikada üçe beşe katlanarak çoğalan mikroplar üretiyordu." -E. Şafak. 2. (-e) mec. Hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek: "Böyle bir yolculuğa katlanabilecek hâlde değildir." -F. R. Atay.
(nsz) 1. Katlama işi yapılmak: "Minnacık bir kir, olduğu yerde durmuyor, dakikada üçe beşe katlanarak çoğalan mikroplar üretiyordu." -E. Şafak. 2. (-e) mec. Hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek: "Böyle bir yolculuğa katlanabilecek hâlde değildir." -F. R. Atay.
yönelmek
(-e) 1. Belli bir yön tutmak, yüzünü belli bir yöne doğru çevirmek, teveccüh etmek. 2. mec. Amaç olarak benimsemek: "Şiire veda etti ve sanatın başka bir bölümüne yöneldi, hikâye ve romana." -Y. Z. Ortaç. 3. mec. Hedef almak: Suçlamalar bana yöneldi.
(-e) 1. Belli bir yön tutmak, yüzünü belli bir yöne doğru çevirmek, teveccüh etmek. 2. mec. Amaç olarak benimsemek: "Şiire veda etti ve sanatın başka bir bölümüne yöneldi, hikâye ve romana." -Y. Z. Ortaç. 3. mec. Hedef almak: Suçlamalar bana yöneldi.
"bükülmek" için örnek kullanımlar
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
