büro anlamı Fr.bureau
1. Çalışma odası, yazıhane: § "
Halim, beş olunca kapanıyor bürosu, dönüyor geliyor"
-Adalet Ağaoğlu, Sen
türkiye'ninEn Güzel Kazasısın, 161. § "
Altınyaprak tütün şirketinde bir büro…" -
Reşat Nuri Güntekin, Yaprak Dökümü, 5. § "
Bizim Münir Londra'da da bürosunun bir köşesinde, yere yaydığı Times'lere, üzerlerini beyaz kâğıt tabakaları ile..." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar III, 187. § "
Bir bürodan çıkıp bir an evvel evlerindeki terliklerine veya kahvelerindeki kadehlerine kavuşmak için acele ediyor." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 68. § "
Sabih'lerin evi; salon, yemek odası, küçük büro, hülasa caddeye bakan bütün cephe aydınlıktı." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 312. § "
Naci, Babıali'de bir büro tutmuş ve faaliyetini artık kitap yayınlarına dökmek istemiştir." -Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 119. §
"Şirket'in santrali, onları, Seyit Sabri'nin özel bürosuna bağlıyor, kendisine değil." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 352. 2. Danışma ve yazı işlerinin yürütüldüğü iş yeri: § "
Tercüme Bürosu sayın başkanı Bey Nurullah Ataç'la..." -Peyami Safa, Osmanlıca-Türkçe-Uydurmaca,, 51. §
"Bir büroda çalışıyor, kızları da ana okuluna gidiyorlardı." -Buket Uzuner, Şairler Şehri, 31. § "
Girdiği turizm bürosu, gençlere yalnız dağ sporları için turlar düzenleyen bir büro imiş."
-Adalet Ağaoğlu, Dar Zamanlar-3 Hayır, 87. §
"Şubesi bulunan reklama Polska yayın büroları, Leh basınına mahsus olup…" -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 179. §
"Üç gün evvel bürosunda otururken uzaktan bomba sesine benzer bir infilak sedası duyulmuştu." -Necip Fazıl Kısakürek, Hikâyelerim, 180. §
"Oysa Eceabat'a dönüp, Viki'ye doktor bulduktan sonra turizm acentesinin İstanbul'daki merkez bürosunu arayarak olayı anlatan kendisiydi." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 49. §
"Bay Orhan Burian gibi Maarif Vekilliği Tercüme Bürosu'nun çok değerli bir üyesi, üşenmemiş, beni övmüş: daha ne isterim?.." -Nurullah Ataç, Günlerin Getirdiği~Sözden Söze, 16. 3. Bölüm, şube. 4. Yazı masası.§
"Yatağın karşısına bir büro konulmuştu ki üzerinde orta boy bir ayna ve onun önüne münebbihli bir saat ve iki tarafına güzelce iki lamba ve iki vazo yerleştirilmiş." -Ahmet Midhat Efendi, Demir Bey Yahut İnkişâf-ı Esrar, 397.