çizgi is. 1. Çizilerek veya çeşitli yollarla oluşmuş iz, çizi, hat, tahril:
"Bu kâğıda üç çizgi çekti." -Ö. Seyfettin. 2. Yüz ve vücut hatlarının her biri:
"Gözlerinin rengi, yüzünün çizgileri, boyu bosu bile değişmiyordu." -O. Rifat. 3.
mat. Bir noktanın yürütülmesiyle oluşan biçim:
Çizginin yalnız uzunluk boyutu vardır. 4.
mec. Temel:
"Ben hayatımı yeniden ve bambaşka çizgiler üzerinde kuracağım." -A. İlhan. 5.
mec. Bir durumdan başka bir duruma atlanan, geçilen yer, sınır.
iz is. 1. Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare:
"Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm." -S. F. Abasıyanık. 2. Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti:
"Yüzünde birtakım diş ve tırnak izleri vardı." -Y. K. Karaosmanoğlu. 3. Bir olay veya bir durumdan geride kalan belirti, ipucu, emare:
Cinayet izleri. 4. Bir olay, bir durum veya yaşayıştan geride kalan belirti, eser:
O çağ uygarlığından iz kalmadı. 5.
mat. Bir düzlemin başka bir düzlemle veya bir doğru ile kesişmesinden doğan ara kesit.