kıvılcım is. 1. Yanmakta olan bir maddeden sıçrayan küçük ateş parçası, alev, çakım, çakın, çıngı, şerare:
"Eşeledik külleri, kıvılcımlar parladı." -C. Uçuk. 2. Demir, taş vb. maddelerin güçlü çarpışmasından sıçrayan ateş durumundaki parçacıkları. 3.
mec. Harekete geçiren etken:
"Beyninde çakan şimşeğin kıvılcımları hemen ağzından saçılır." -H. R. Gürpınar. 4.
gök b. Güneş yüzeyinde düzensiz aralıklarla görülen parlama.
şimşek is. 1. Bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki bulut arasında veya bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi biçimindeki geçici ışık, balkır, çakım, çakın, yalabık, yıldırak. 2.
mec. Parıltı.