aşırı sf. 1. Alışılan veya dayanılabilen dereceden çok daha fazla, taşkın:
"Ticaret az gelişmiş toplumlarda aşırı bir gelişme gösterir." -O. Rifat. 2. Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, müfrit, ekstrem. 3. Gereğinden fazla, çok:
"Talihin aşırısı da insanı eninde sonunda aptallaştırdığından sonuç aynı kapıya çıkardı." -E. Şafak. 4.
zf. Ötede, ötesinde:
İki ev aşırı. 5.
zf. Gereğinden fazla olarak, çokça:
"Kadın aşırı boyanmıştı, adamın yüzü solgundu." -Y. Atılgan.
deli sf. 1. Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun. 2. Coşkun, azgın (hayvan, duygu vb.):
"Bu deli öfkeyi kime veya nelere, bir namlu gibi çevireceğini bilemiyordu." -T. Buğra. 3.
mec. Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın:
"Ben delinin biriyim, ateşe girerim." -F. R. Atay.
mecnun sf. esk. 1. Sevdadan ötürü kendini kaybetmiş. 2. Çılgın, deli.
olağanüstü sf. 1. Alışılmıştan, benzerlerinden farklı olan, fevkalade:
"Bazı kentlerin, insanın üstünde olağanüstü bir etkisi oluyor." -H. E. Adıvar. 2. Beklenmedik bir zamanda yapılan, önceden tasarlanmamış olan, fevkalade:
"İlk önemli dedikodu, olağanüstü vergiler yüzünden çıkmış." -K. Tahir. 3. Büyük bir hayranlığa yol açan, harikulade:
"Kadın milletinin bu gibi ince hesaplarda olağanüstü bir kabiliyeti var." -H. Taner.