delîl ne demek?
- 6 sözlük, 7 sonuç.BSTS / Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü
delîl anlamı
kanıt.
kanıt.
BSTS / Tarih Terimleri Sözlüğü
delil anlamı
bakınız» deli.
bakınız» deli.
BSTS / Tiyatro Terimleri Sözlüğü
delil anlamı
(T.K.O.) Anadolu'da oyunları yönetene verilen ad.
(T.K.O.) Anadolu'da oyunları yönetene verilen ad.
Güncel Türkçe Sözlük
delil anlamı
is. 1. İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare: "Milletlerin hürriyet için yaptıkları fedakârlıklardan canlı deliller gösteriyordu." -P. Safa. 2. huk. ve man. Kanıt: "Elde hiçbir delil olmadığı için serbest bırakıldı." -S. F. Abasıyanık. 3. esk. (deli:li) Kılavuz, rehber.
is. 1. İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare: "Milletlerin hürriyet için yaptıkları fedakârlıklardan canlı deliller gösteriyordu." -P. Safa. 2. huk. ve man. Kanıt: "Elde hiçbir delil olmadığı için serbest bırakıldı." -S. F. Abasıyanık. 3. esk. (deli:li) Kılavuz, rehber.
Türkçe - İngilizce
delil anlamı
isim
1) evidence
2) proof
3) argument
4) case
5) document
6) supporting document
7) voucher
8) averment
9) earnest
isim
1) evidence
2) proof
3) argument
4) case
5) document
6) supporting document
7) voucher
8) averment
9) earnest
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
delil anlamı
< Ar. delîl: 1. Yol gösteren. 2. Kılavuz, rehber
< Ar. delîl: 1. Yol gösteren. 2. Kılavuz, rehber
delil anlamı
Kılavuz, rehber
Kılavuz, rehber
Adana, Osmaniye
delîl eş anlamlısı
emare
is. (ema:re) esk. Belirti, iz, ipucu: "Fakat hepsinin yüzünde korku ve endişe emarelerini ayan beyan görmüştüm." -Y. K. Karaosmanoğlu.
is. (ema:re) esk. Belirti, iz, ipucu: "Fakat hepsinin yüzünde korku ve endişe emarelerini ayan beyan görmüştüm." -Y. K. Karaosmanoğlu.
kanıt
is. 1. Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz, argüman: "Kanıtı gazetenin ikinci sayfasındaki damızlık haberiydi." -Ç. Altan. 2. huk. Anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey, delil. 3. man. Sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, delil.
is. 1. Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz, argüman: "Kanıtı gazetenin ikinci sayfasındaki damızlık haberiydi." -Ç. Altan. 2. huk. Anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey, delil. 3. man. Sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, delil.
rehber
is. 1. Kılavuz: "Rehberim sille, tokat hatta asker süngüsü, bir hayli darbe yedikten sonra işini tamamladı." -N. F. Kısakürek. 2. mec. Birinin doğruyu bulmasına yardımcı olan, yol gösteren kimse veya şey, delil: "Ben bunları düşünürken rehberim eliyle bir büyük bina gösterdi." -R. H. Karay.
is. 1. Kılavuz: "Rehberim sille, tokat hatta asker süngüsü, bir hayli darbe yedikten sonra işini tamamladı." -N. F. Kısakürek. 2. mec. Birinin doğruyu bulmasına yardımcı olan, yol gösteren kimse veya şey, delil: "Ben bunları düşünürken rehberim eliyle bir büyük bina gösterdi." -R. H. Karay.
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
