çare is. (ça:re) 1. Bir sonuca varmak, ortadaki engelleri kaldırmak için tutulması gereken yol, çıkar yol, çözüm yolu:
"Teklif ettiği çare ise şiddetli ve semereli bir tedbir olmaktan çok uzaktı." -N. F. Kısakürek. 2. Tedavi yolu, deva.
güç(I)
sf. 1. Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül, efor, kolay karşıtı:
Eski yazıyı öğrenmek güç bir işti. 2.
zf. Zorlukla:
"Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı." -Y. K. Karaosmanoğlu.
güç(II)
is. 1. Fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet:
Zihin gücü. Yaşama gücü. 2. Bir olaya yol açan her türlü hareket, kuvvet, takat. 3. Sınırsız, mutlak nitelik:
Tanrı'nın gücü. 4. Büyük etkinliği ve önemi olan nitelik:
Paranın gücü. 5. Bir cihazın, bir mekanizmanın iş yapabilme niteliği:
Motorun gücü. 6. Siyasi, ekonomik, askerî vb. bakımlardan etki ve önemi büyük olan devlet, devletler toluluğu:
Güçler dengesi. 7. Bir ulus, bir ordu vb.nin ekonomik, endüstriyel ve askerî potansiyeli:
İnsan gücü. 8. Bir toprağın verimlilik yeteneği. 9.
mec. Yeterliliğini ve güvenilirliğini kanıtlamış kimse. 10.
coğ. Bir akarsuyun aşındırma ve taşıma yeteneği. 11.
fiz. Birim zamanda yapılan iş.
takat is. (ta:kat) Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet:
"Hareket edebilecek ne vasıtamız ne takatimiz vardı." -A. Gündüz.