derman is. (derma:nı) 1. Güç, takat, mecal. 2. İlaç. 3.
mec. Çıkar yol, çare.
güç(I)
sf. 1. Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül, efor, kolay karşıtı:
Eski yazıyı öğrenmek güç bir işti. 2.
zf. Zorlukla:
"Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı." -Y. K. Karaosmanoğlu.
güç(II)
is. 1. Fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet:
Zihin gücü. Yaşama gücü. 2. Bir olaya yol açan her türlü hareket, kuvvet, takat. 3. Sınırsız, mutlak nitelik:
Tanrı'nın gücü. 4. Büyük etkinliği ve önemi olan nitelik:
Paranın gücü. 5. Bir cihazın, bir mekanizmanın iş yapabilme niteliği:
Motorun gücü. 6. Siyasi, ekonomik, askerî vb. bakımlardan etki ve önemi büyük olan devlet, devletler toluluğu:
Güçler dengesi. 7. Bir ulus, bir ordu vb.nin ekonomik, endüstriyel ve askerî potansiyeli:
İnsan gücü. 8. Bir toprağın verimlilik yeteneği. 9.
mec. Yeterliliğini ve güvenilirliğini kanıtlamış kimse. 10.
coğ. Bir akarsuyun aşındırma ve taşıma yeteneği. 11.
fiz. Birim zamanda yapılan iş.
hal(I)
esk. 1. Çözme, çözülme. 2. Eritme. 3. Karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma.
hal(II)
is. Sebze, meyve, bakliyat vb.nin satıldığı yer.
hal(III)
is. tar. Tahttan indirme.
hâl is. (ha:li) 1. Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet:
"Herkes hâline göre bir hediye verdi." -H. R. Gürpınar. 2. Davranış, tutum, tavır:
"Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan olduğunuz bellidir." -O. Rifat. 3. Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman:
"Bugün yazılan her kitap hâlden istikbale bir habercidir. Hâl dediğimiz şey yarından sonra mazi olacaktır." -Y. K. Beyatlı. 4. Güç, kuvvet, takat:
Şimdi gezmeye çıkacak hâlim yok. 5.
mec. Kötü durum, sıkıntı, dert:
Zavallının başına ne hâller geldi. 6.
db. Durum.
kuvvet is. 1. Fiziksel güç, takat:
"Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok." -Y. Z. Ortaç. 2. Şiddet, zor, cebir:
Kuvvet kullanmak. 3. Yetke, erk, nüfuz. 4. Dayanıklı olma durumu. 5.
mec. Güç:
"Hâlbuki devlet kuvvetlerinin yerini hangi şahsi kuvvet tutabilirdi?" -F. R. Atay. 6.
ask. Bir ülkenin savaşçı silahlı kuruluşları veya gücü:
"Nasıl ki düşmanın da her gün ümidi ve kuvveti eksilecektir." -R. E. Ünaydın. 7.
fiz. Durgunluğu harekete veya hareketi durgun bir duruma çeviren etken, direnci kıran veya direnç doğuran özellik. 8.
mat. Bir niceliğin kendisi ile çarpılarak yükseltildiği derecelerden her biri:
2x2x2=23 denkleminde, 3 sayısı 2'nin kuvvetini gösterir.