Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

hal ne demek?

 - 12 sözlük, 22 sonuç.

BSTS / Dilbilim Terimleri Sözlüğü

hal anlamı
Bkz. Süreç ve İsim çekimi.

BSTS / Fizik Terimleri Sözlüğü

hal anlamı İng. state Alm. Zustand Fr. état
Nesnelerin kesin olarak tanımlanmış koşullardaki ortak niteliklerinin tümüne verilen ad. anlamdaş durum.

BSTS / Gramer Terimleri Sözlüğü

hâl anlamı
bakınız» durum

BSTS / İktisat Terimleri Sözlüğü

hâl anlamı İng. food market
Sebze, meyve, bakliyat vb. nin satıldığı pazar yeri.

BSTS / Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu

hal anlamı Fr. cas
(matematik)

BSTS / Türk Dünyası Gramer Terimleri Kılavuzu

hâl anlamı
Azerbaycan Türkçesi: hal; Türkmen Türkçesi: düşüm; Gagauz Türkçesi: hal; Özbek Türkçesi: kelişik; Uygur Türkçesi: keliş; Tat:kileş;Başkurt Türkçesi: kileş;Kmk: padej ~ geliş;Krç.-Malk.: boluş;Nogay Türkçesi: kelîs Kazak Türkçesi: septew;Kırgız Türkçesi: cöndömö;Alt:: kubultkış;Hakas Türkçesi: padej ~ hubulthıs;Tuva Türkçesi: padej; Şor Türkçesi: keliş; Rusça: padej

BSTS / Zanaat Terimleri Sözlüğü

hal anlamı
Damdaki karları kürümek ya da harman yerindeki samanları biraraya getirmek için kullanılan araç. (Türközü *Posof -Kars)

Güncel Türkçe Sözlük

hal, -lli anlamı
(I) esk. 1. Çözme, çözülme. 2. Eritme. 3. Karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma.
hal, -li anlamı
(II) is. Sebze, meyve, bakliyat vb.nin satıldığı yer.
hal anlamı
(III) is. tar. Tahttan indirme.
hâl, -li anlamı
is. (ha:li) 1. Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet: "Herkes hâline göre bir hediye verdi." -H. R. Gürpınar. 2. Davranış, tutum, tavır: "Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan olduğunuz bellidir." -O. Rifat. 3. Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman: "Bugün yazılan her kitap hâlden istikbale bir habercidir. Hâl dediğimiz şey yarından sonra mazi olacaktır." -Y. K. Beyatlı. 4. Güç, kuvvet, takat: Şimdi gezmeye çıkacak hâlim yok. 5. mec. Kötü durum, sıkıntı, dert: Zavallının başına ne hâller geldi. 6. db. Durum.

Kimya Terimleri Sözlüğü

hal anlamı İng. state Osm. vaziyet Alm. Zustand Fr. état
1.Bir şeyin içinde bulunduğu şartların tümü. 2.Bir sistemin ölçülebilen bütün özellikleri arasında kurulan ve o sistemin ayırt edici olarak belirlenmesini sağlayan nicelikler. 3.Orbital, enerji seviyesi, nötral veya iyon halindeki atomlardaki bir elektronun durumları.

Türkçe - İngilizce

hal anlamı
isim
1) state
2) status
3) condition
4) situation
5) event
6) aspect
7) sight
8) demeanor
9) face
10) posture
11) fettle
12) estate
13) lay
14) plight
15) repair
16) set
17) stand
18) demeanour
kısaltma
1) circs

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

hal anlamı
Harman ve kar sıyırgası.

Aliköy *Çaycuma -Zonguldak
-Sinop
*Bayburt -Gümüşhane
Ersis, Erkinis *Yusufeli -Artvin
-Kars
-Erzurum

hal anlamı
Folluk yumurta.

*Kurşunlu -Çankırı

hal anlamı
İnce yaldız.

-Kayseri

hal anlamı
(< Ar. hâl) hâl, durum
hâl anlamı
Hal, durum

Diyarbakır

hal anlamı
Dövülmüş harmanı toplayıp 'tığ' hâline getirmek, ve ve 'tığ' savrulduktan sonra yayılan samanı toplamakta kullanılan, tahdatan yapılmış öküzlü çekilen kürüme aleti

Erzurum

hal anlamı
< Ar. hâl: hâl durum; vaziyet. || hal mesele beleyiken bele: işte durum bu || o hal: o hâlde, öylece, o derece|| bir halda: öyle bir durumda || o hâlli: öylece, o şekilde || haldan hala düşmek: başına gelmedik iş kalmamak
hal anlamı
Hâl, keyfiyet

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

Yerleşim Birimleri Sözlüğü

Hal anlamı
Elâzığ ili, Hıdırbaba bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

hal eş anlamlısı

davranış
is. 1. Davranma işi, tutum, davranım, muamele, hareket: "Düşünceleri, davranışları bana ters gelen biriyle bir arada oturamam elbet!" -N. Cumalı. 2. fel. Dıştan gözlemlenebilecek tepkilerin toplamı. 3. ruh b. Organizmanın uyaranlar karşısındaki tepkilerinin bütünü.
dert
is. 1. Üzüntü: "Gündüz ya bir yere sokulup uyur ya sessiz sedasız sokaklarda dolaşır. Fakat akşam oldu mu derdi teper." -H. E. Adıvar. 2. Hastalık: "Hastayım derdime verem diyorlar." -F. N. Çamlıbel. 3. Ağrı. 4. mec. Sorun, kaygı: "Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti." -T. Buğra. 5. hlk. Ur: Boynunda dert çıkmış.
durum
is. 1. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon: "Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilattan pek memnun kaldı." -R. N. Güntekin. 2. Duruş biçimi, konum. 3. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. 4. db. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl: Yalın durum. Belirtme durumu. Kalma durumu.
güç
(I) sf. 1. Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül, efor, kolay karşıtı: Eski yazıyı öğrenmek güç bir işti. 2. zf. Zorlukla: "Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı." -Y. K. Karaosmanoğlu.
güç
(II) is. 1. Fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet: Zihin gücü. Yaşama gücü. 2. Bir olaya yol açan her türlü hareket, kuvvet, takat. 3. Sınırsız, mutlak nitelik: Tanrı'nın gücü. 4. Büyük etkinliği ve önemi olan nitelik: Paranın gücü. 5. Bir cihazın, bir mekanizmanın iş yapabilme niteliği: Motorun gücü. 6. Siyasi, ekonomik, askerî vb. bakımlardan etki ve önemi büyük olan devlet, devletler toluluğu: Güçler dengesi. 7. Bir ulus, bir ordu vb.nin ekonomik, endüstriyel ve askerî potansiyeli: İnsan gücü. 8. Bir toprağın verimlilik yeteneği. 9. mec. Yeterliliğini ve güvenilirliğini kanıtlamış kimse. 10. coğ. Bir akarsuyun aşındırma ve taşıma yeteneği. 11. fiz. Birim zamanda yapılan iş.
kuvvet
is. 1. Fiziksel güç, takat: "Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok." -Y. Z. Ortaç. 2. Şiddet, zor, cebir: Kuvvet kullanmak. 3. Yetke, erk, nüfuz. 4. Dayanıklı olma durumu. 5. mec. Güç: "Hâlbuki devlet kuvvetlerinin yerini hangi şahsi kuvvet tutabilirdi?" -F. R. Atay. 6. ask. Bir ülkenin savaşçı silahlı kuruluşları veya gücü: "Nasıl ki düşmanın da her gün ümidi ve kuvveti eksilecektir." -R. E. Ünaydın. 7. fiz. Durgunluğu harekete veya hareketi durgun bir duruma çeviren etken, direnci kıran veya direnç doğuran özellik. 8. mat. Bir niceliğin kendisi ile çarpılarak yükseltildiği derecelerden her biri: 2x2x2=23 denkleminde, 3 sayısı 2'nin kuvvetini gösterir.
sıkıntı
is. 1. İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet: "İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı." -P. Safa. 2. Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, mihnet: "Sıkıntı ve ızdırapla sağa sola döndüm." -A. Gündüz. 3. Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı: "İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim." -S. F. Abasıyanık. 4. Bulunmama durumu: "Yüklü servetini cömertçe harcamaması nedeniyle piyasada para sıkıntısı baş gösterdi." -İ. O. Anar. 5. mec. Sorun, mesele, sendrom, problem: "Atatürk öldüğü zaman Türkiye'nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu." -B. Felek.
takat
is. (ta:kat) Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet: "Hareket edebilecek ne vasıtamız ne takatimiz vardı." -A. Gündüz.
tavır
is. 1. Durum, davranış, vaziyet, hâl: "Dalgın, düşünceli bir tavırla işini görmeye devam etti." -N. Cumalı. 2. Büyüklenme: Bu adamın tavrı hiç çekilmez.
tutum
is. 1. Tutulan yol, davranış: "Dil bir bakış, görmede bir tutum, belli bir algılama biçimidir." -N. Uygur. 2. Para veya herhangi bir şeyi dikkatli kullanma, idare, idareli tüketme, iktisat, tasarruf, ekonomi.
vaziyet
(I) is. 1. Konum: Kasaba coğrafi vaziyeti yüzünden lodosu, poyrazı pek az tutan bir limanda kurulmuştur. 2. Durum, tavır, hâl: "Vaziyetimi söyleyiniz, hemen gelir beni kurtarır." -A. Gündüz.
vaziyet
(II) is. El koyma.

"hal" için örnek kullanımlar

Destelerle başlayan gösteri giderek ilginç bir hal almaya başladı.
It's getting increasingly interesting Destelerle show started.
Kaynak: habergazete.com
Eylemler artık 'Taraftar eylemleri' olarak nitelendirilemez bir hal aldı.
Actions are now 'Fans actions' has become characterized as.
Kaynak: spor.gazetevatan.com
Haliyle de bir yerden sonra müziğin vurucu unsuru sıradan bir hal alıyor.
Naturally, after a while, the striking element of the music is becoming commonplace.
Kaynak: haber7.com
Maalesef ülkemizin siyasi ve ilim çevresinin içinde bulunduğu hal böyle.
Unfortunately, this state of the country in which the political and scientific environment.
Kaynak: yenimesaj.com.tr
Termodinamikte, hal fonksiyonu maddenin bulunduğu hal e nasıl ulaştığını değil maddenin o andaki hali ile ilgili olan bir özelliktir.
Kaynak: Hal fonksiyonu
Katı hal fiziği, yoğun madde fiziği nin geniş bir dalı olup, şekli değiştirilemez maddelerle veya katı larla ilgilenir. Katı hal fiziği
Kaynak: Katı hal fiziği
Sanki dengeli hal değişimi, dengeli olmayan ama dengeli gerçekleşmiş gibi kabul edilebilecek hal değişimerine verilen genel isimdir.
Kaynak: Sanki dengeli hal değişimi

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.