Bu bilgiyi
doğrulatmak istedim ama etrafımda kimse bir şey anlamamıştı.
I wanted to verify this information, but no one around me did not understand a thing.
Kaynak: tr.euronews.comHem haberi
doğrulatmak, hem de pansiyonun özelliklerini öğrenmek için pansiyonu aradım.
And to verify the news, as well as to learn the properties of hostel called pension.
Kaynak: haberler.comBir lafı
doğrulatmak için bin tane şahit bulmak zorunda kalıyoruz" diyen Müge Anlı, "Senin kocan yok ortada.
We have to find a thousand witnesses to verify a word, "said Muge Anli," You have no husband in the middle.
Kaynak: habergazete.comHaberi
doğrulatmak için Gimora.com Gemolog Murat Durguner ve IT Yöneticisi Aydın Günal'a ulaşmaya çalıştık.
To validate the news Günal'a Gimora.com Gemolog Murat Aydin tried to reach Durguner and IT Manager.
Kaynak: webrazzi.comPsikiyatristin işlediği bu suçlardan başından beri kuşkulanan Robert, kuşkularını
doğrulatmak için kız arkadaşı Henriette (Cornelia
Kaynak: Veronika Voss'un TutkusuYoldaş Ossipon Greenwich bombalama eylemini duymuş ve bir kişinin patlamada parçalandığını öğrenmiştir, bu bilgiyi Profesöre
doğrulatmak ister.
Kaynak: The Secret AgentKonfirme ettirmek :
doğrulatmak,geçerletmek. Konformizm : uymacılık,uyarcılık. Kongre: kurultay. Konjoktivite : göz yangısı. Konjonktür: toplu
Kaynak: Türk diline geçmiş yabancı sözcükler