Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

dövmek ne demek?

 - 3 sözlük, 4 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

dövmek, -er anlamı
(-i) 1. Tokat, yumruk, tekme vurarak canını acıtmak: "Harp Divanına vermeden önce, şurada kemiklerini kırıncaya kadar bir dövsem!" -H. E. Adıvar. 2. Çamaşır, halı vb.ni tokaç, sopa gibi şeylerle vurarak temizlemek. 3. (-de) Bir şeyi toz durumuna getirmek için ezmek: Döveçte karabiber dövmek. 4. Ezmek. 5. Çırpmak. 6. Ateşte ısıtılarak yumuşatılmış bir madeni, vurarak istenilen biçime getirmek: Demiri tavında dövmeli. 7. Topa tutmak: Gemi kaleyi dövdü. 8. Çarpmak, sertçe dokunmak: "Ayakları ile suyu dövüp ürküttüğü balığı gagası ile havalandıran beyaz pelikan." -S. F. Abasıyanık. 9. (nsz) Davul vb. çalmak, vurmak.

Türkçe - İngilizce

dövmek anlamı
fiil
1) beat
2) beat up
3) swage
4) beat out
5) forge
6) lam
7) wallop
8) flail
9) hide
10) whip
11) baste
12) maul
13) pound
14) hammer
15) trounce
16) lambaste
17) club
18) batter
19) whale
20) bray
21) thrash
22) swinge
23) flog
24) bruise
25) larrup
26) lay in
27) scutch
28) punish
29) tan
30) knock about
31) knock around
32) slog
33) whop
34) thwack
35) bash up
36) spiflicate
37) spifflicate
38) sock
39) drub
40) pelt
41) belabor
42) mall
43) lick
44) lay into
45) belabour
46) lather
47) cane
48) castigate
49) lam into
50) chastise
51) cudgel
52) give a thrashing
kelime öbeği
1) give the stick
2) give a beating
3) dust jacket

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

dövmek anlamı
1. Yenmek: Dün Çetinkaya'yı iki bir dövdüm. 2. Çalmak, vurmak: Kapıyı dövdüm dövdüm açılmadı.
dövmek anlamı
Koyun, keçi vb. hayvanları iğdiş etmek.

Kızılcaören -Kütahya

dövmek eş anlamlısı

çarpmak
(-e) 1. Hızla değmek, vurmak: "Eşiği aştım, içeri girdim, ortada duran uzun bir masaya çarptım." -A. Kutlu. 2. (nsz) Etkisiyle birdenbire hasta etmek: Güneş çarpmak. Kömür çarpmak. 3. (-i) Varlığına inanılan bir gücün öfkesine uğramak: "Yeşildirek'te yatan evliya hepinizi çarpar." -K. Tahir. 4. (-i) El çabukluğu ile çalmak, dolandırarak elde etmek: "Köprüden denizi seyredenlerin cüzdanını hep çarparlar." -B. Felek. 5. (-i) Kurnazlıkla, zorla ele geçirmek: "İhtiyarın üç aylıkları aldığı günler çıkagelir, allem edip kallem edip zavallının yarı maaşını çarpar kaçar." -H. Taner. 6. (nsz) Kalp, hızlı hızlı vurmak. 7. (-i, -le) mat. Biri çarpılan, öbürü çarpan denilen iki sayı verildiğinde çarpanı çarpılandaki birim kadar çoğaltarak çarpım adı verilen bir üçüncü sayıyı elde etmek, darp etmek. 8. (-i) mec. Çekiciliğiyle etkilemek, şaşırtmak: "Güzel halk türkülerinde beni çarpan şey bunların hepsinin arkasında bir vaka, bir macera, nihayet bir insan bulunmasıdır." -B. R. Eyuboğlu.
çırpmak
(-i) 1. Halı, kilim vb. şeyleri hızla ve kesik kesik silkelemek. 2. İki şeyi birbirine çarpmak: "Ali Bey ellerini çırptı: -Elif Hanım, hepimize kahve, diye seslendi." -H. E. Adıvar. 3. Bir şeyin ucundan bir parça kesmek: Ağacın dallarını çırpmak. 4. Sulu yiyecekleri hızla ve sürekli olarak çatal, kaşık vb. ile karıştırmak. 5. mec. Çalmak, hırsızlık etmek. 6. sp. Güreşte rakibinin kollarını beli hizasında sımsıkı kavrayarak minderde kendi üzerinden sağa ve sola sırtüstü savurmak.
ezmek
(-i) 1. Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek: "Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım." -E. B. Koryürek. 2. Ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek: "Rüzgârın içinde birbirini ezercesine kaçıştılar." -S. F. Abasıyanık. 3. (nsz) Sıvı içinde bastırıp karıştırarak eritmek: Şerbet için şeker ezmek. Boya ezmek. 4. mec. Üzmek, sıkıntıya sokmak: "Seven kalbi ezmek, sevmeyen kalbi durdurmaktan daha affedilmez bir cinayettir." -A. Gündüz. 5. mec. Baskı altında tutmak: "Mahzun yüzünü ağlaya ağlaya öpmek arzusu içimi bir açlık gibi ezdi." -R. H. Karay. 6. mec. Dayanıklılığını aşacak derecede çalıştırarak yormak: Bu yol hayvanı ezdi. 7. mec. Yenmek, sindirmek: Düşmanı ezmek. 8. argo Harcamak: "Paraları bir haftada ezerim." -S. F. Abasıyanık.
vurmak
(-e) 1. Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak: Masaya vurmak. Birinin başına vurmak. 2. (-i) Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak: "Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor." -R. H. Karay. 3. Etkisi bir yere kadar uzanmak, sokulmak, girmek, duyulmak, yansımak, aksetmek: "Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur." -R. H. Karay. 4. (-i, -e) Hızla değmek, çarpmak: Kolumu duvara vurmuşum. 5. Sürmek: Duvara boya, tahtaya cila vurmak. Yakı vurmak. 6. Takmak, koymak: "Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler!" -Y. K. Karaosmanoğlu. 7. Bağlama, ilişkilendirmek: "Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar." -R. H. Karay. 8. Olduğundan başka biçimde görünmek. 9. (nsz) Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak: Bıçak vurmak. İğne vurmak. 10. (nsz) Uygulamak, basmak, koymak: Damga vurmak. 11. Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak. 12. (-i) Amaçladığı şeye rast getirmek. 13. (-i) Hızla çarpmak: Ayağını güm güm yere vurarak. 14. (-i) Silahla yaralamak, öldürmek: "Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar, kızı saraya götürmüş, padişahın oğluna vermişler." -H. E. Adıvar. 15. Dokunmak, hasta etmek: "Bizim evin bacası çekmiyor. Bütün kış, maaile kömür vuruyor bizi bu yüzden." -N. Hikmet. 16. (nsz) Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek: Sebzeleri soğuk vurdu. Meyveleri dolu vurdu. 17. (nsz) Kalp, vuru durumunda olmak, çarpmak: "Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu." -H. Taner. 18. Piyango vb. çıkmak, isabet etmek. 19. Üzerinde görünmek, üzerine düşmek: Ağacın gölgesi duvara vuruyor. 20. (-i) Desteklemek, dayamak: Akşam olunca kapının desteğini vurduk. 21. Çıkmak, görünmek: Su dışarı vurdu. 22. Sırtına, omzuna yerleştirmek: "Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu." -H. Taner. 23. Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak. 24. Tavla oyununda pulu kırmak. 25. mec. Çok etki etmek, yaralamak. 26. argo İçki içmek. 27. (-i) argo Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak: Birinin on milyon lirasını vurmak. 28. (-i, -e) mat. Çarpma işlemini yapmak: İkiyi dörde vurursak sekiz eder.

"dövmek" için örnek kullanımlar

Bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil, bizim derdimiz üzümü yemek.
Our problem can not beat the lace, our problem eating grapes.
Kaynak: turkiyegazetesi.com.tr
Ama nasıl bir dövmek… çocuk aldığı darbelerle yere yuvarlandı.
But the blows fell down how to beat the ... children.
Kaynak: blog.milliyet.com.tr
Bu sırada öldürülen Gültekin'in yakınları, zanlıyı dövmek istedi.
Meanwhile, relatives of the murdered Gültekin the suspect wanted to beat.
Kaynak: sondakika.com
Bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil, bizim derdimiz üzüm yemek.
Our problem can not beat the lace, man, we eat grapes.
Kaynak: kanalb.com.tr
Örs, demircilerin metalleri dövmek için kullandığı alettir. Basit anlatımla bir nesneye şekil vermek için sert bir yüzeye sahip alettir.
Kaynak: Örs
Özellikle kale dövmek için kullanılan orta çapta uzun menzilli top . Osmanlı ordusu nda özellikle XVI. ve XVII. yüzyıllarda kuşatma
Kaynak: Balyemez
Bu işleme keşkek dövmek denilir. Geleneksel olarak düğün aşçılarının hep birlikte imece usulü ile yapılır. Yorucu bir iş olan keşkek dövme
Kaynak: Keşkek
Bir şeyi çakmak, dövmek, yassılaştırmak, ezmek için kullanılır. Kullanıldıkları yerler ve yapılış biçimlerine göre çok çeşitli isimler
Kaynak: Çekiç
Bu savaşın en önemli özelliği, Amerika Birleşik Devletlerinin, adadaki Japon tahkimatlarını dövmek amacıyla,adını Vietnam Savaşı sırasında
Kaynak: Tinian Muharebesi
Öyle ki her iki devlette mühendis eksik olmamış ve her devirde surları dövmek için makineler yapılmıştır ama şimdiye kadar böyle bir buluş
Kaynak: Sabirler
Hoktopus yumruklarını geliştirmek için Oscar'ı dövmek ister. Oscar ise kendisinin dayak atılacak biri değil, sorun çözmede işe yaradığını
Kaynak: İyi ki Doğdun Hoktopus (Balık Oltası)
yarma dövmek için yapılmış taş sağıcı: dağda sürüdeki koyunları sağmak için giden kadınlara verilen ad salgan: bulgur yıkamak için kilim
Kaynak: Mengensofular, Şarkışla
demek ki beni dövmek için bir sopayla cadde boyunca kovalamayacaklardı) gibi atılarak "kalamayacağı ama kaçıp gidemeyeceği de bir yere
Kaynak: Sözsüz Oyun I
tarafından koğuşa konan iki kişi (bunlardan biri bir zamanlar Anan ın Aylin'i dövmek için görevlendirdiği bir kadındır)ile Filiz 'e karşı çıkmıştır.
Kaynak: Aylin Özgen
Bunun en büyük delilide yine anlatılanlara göre köyün belirli yerlerinde demir dövmek için kullanılan demirci körüklerinin yakın geçmişe
Kaynak: Demirciler, Alaplı
Kültür: Keşkeği yapmak kadarda dövmek emek ister. Bu konuda da cemiyet sahibi devreye girmektedir. Bir gece öncesinden pişirilip öbür gün
Kaynak: Büyüksümbüller, Manisa
Meselâ: "içki içmek adağım olsun" veya "Falancıyı dövmek adağım olsun" gibi. Peygamberimiz: "Allah'a isyan etmek için adak olmayacağı gibi
Kaynak: Adak kurbanı

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.