aldatmak (-i) 1. Beklenmedik bir davranışla yanıltmak. 2. Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak:
"Üç defadır bu yezit beni aldatıyor." -B. Felek. 3. Birine verilen sözü tutmamak:
Arkadaş bizi aldattı, toplantıya gelmedi. 4. Yalan söylemek. 5. Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek:
"Dekor, tarihî esvap gözleri aldatıyor." -Y. K. Beyatlı. 6. Ayartmak, kötü yola sürüklemek, baştan çıkarmak, iğfal etmek:
"Genç kızı aldatmak için dil dökmeye başlamıştır." -P. Safa. 7. Karı ve kocadan biri eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek. 8. Oyalamak, avutmak.
kandırmak (-i) 1. Kanmasını sağlamak, inandırmak, ikna etmek:
"Bu arkadaşları da ben kandırdım." -S. F. Abasıyanık. 2. Aldatmak:
"Kızcağızı yaşadığı muhitteki sabıkalılar kandırarak bir şebekeye sokmuş." -R. H. Karay. 3. İçme, yeme isteğini karşılamak.