eke ne demek?
- 6 sözlük, 17 sonuç.Divanü Lügati't-Türk
eke anlamı
büyük kız kardeş, koca veya karının kendinden büyük kız kardeşi
büyük kız kardeş, koca veya karının kendinden büyük kız kardeşi
eke anlamı
büyük kız kardeş
büyük kız kardeş
Güncel Türkçe Sözlük
eke anlamı
sf. hlk. 1. Büyük, yetişkin, yaşlı, kart. 2. is. mec. Yaşı küçük olduğu hâlde sözleri ve davranışları büyükmüş gibi olan çocuk.
sf. hlk. 1. Büyük, yetişkin, yaşlı, kart. 2. is. mec. Yaşı küçük olduğu hâlde sözleri ve davranışları büyükmüş gibi olan çocuk.
İngilizce - Türkçe
eke anlamı
zarf
1) dahi
2) hem de
zarf
1) dahi
2) hem de
Kişi Adları Sözlüğü
Eke anlamı Köken: T.
Cinsiyet: Erkek
1. Bilgili, deneyli, olgun, yetişkin. 2. Kurnaz, açıkgöz kimse. 3. Bilmiş çocuk. 4. Dâhi.
Cinsiyet: Erkek
1. Bilgili, deneyli, olgun, yetişkin. 2. Kurnaz, açıkgöz kimse. 3. Bilmiş çocuk. 4. Dâhi.
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
eke anlamı
Büyük kardeş, ağabey.
Büyük kardeş, ağabey.
-Giresun
eke anlamı
Büyük, yetişkin, yaşlı, kart, olgun (insan ve hayvan).
Büyük, yetişkin, yaşlı, kart, olgun (insan ve hayvan).
-Balıkesir
Tokat -Eskişehir
Genek -Çankırı
*İskilip, İncesu *Sungurlu, *Kargı -Çorum
*Havza, *Vezirköprü -Samsun
-Amasya
-Tokat
*Alucra -Giresun
*Kelkit -Gümüşhane
Erkinis *Yusufeli -Artvin
İrişli, Bayburt *Sarıkamış -Kars
-Erzurum
*Refahiye ve çevresi, -Erzincan
Musik *Tutak -Ağrı
*Darende, -Malatya
-Gaziantep
Çokak *Andırın, Bozüyük -Maraş
Kavak *Kangal, *Koyulhisar -Sivas
-Yozgat
Çayırlı *Haymana -Ankara
Şeydin *Avanos -Nevşehir
*Karaman -Konya
-Adana
eke anlamı
1. Kurnaz, açıkgöz (insan). 2. Tecrübeli, usta. 3. Zeki, çok bilgili (adam). 4. Dâhi. 5. Görgülü. 6.bakınız» ekece(I).
1. Kurnaz, açıkgöz (insan). 2. Tecrübeli, usta. 3. Zeki, çok bilgili (adam). 4. Dâhi. 5. Görgülü. 6.bakınız» ekece(I).
eke anlamı
1. Yaşı küçük olduğu halde sözleri ve işleri büyük olan (çocuk). 2. Çok konuşan, geveze, ukala.
1. Yaşı küçük olduğu halde sözleri ve işleri büyük olan (çocuk). 2. Çok konuşan, geveze, ukala.
eke anlamı
1.bakınız» ede(I)-1. 2. Küçük kardeş.
1.bakınız» ede(I)-1. 2. Küçük kardeş.
eke anlamı
Baş çoban.
Baş çoban.
Salur *Seydişehir -Konya
eke anlamı
Kabadayı, efe halli.
Kabadayı, efe halli.
-Giresun
Haruniye -Adana
eke anlamı
< ET eke: iri; büyük.
< ET eke: iri; büyük.
eke anlamı
1. Çok bilmiş olan, her işe karışan. 2. Kadının veya kocanın büyük kız kardeşi
1. Çok bilmiş olan, her işe karışan. 2. Kadının veya kocanın büyük kız kardeşi
Malatya
eke anlamı
Küçükbaş hayvanların yıllanmış, olgunlaşmış olanı (Ç. Çiftliği)
Küçükbaş hayvanların yıllanmış, olgunlaşmış olanı (Ç. Çiftliği)
Kırşehir
eke anlamı
Çokbilmiş, bilgiçlik taslayan
Çokbilmiş, bilgiçlik taslayan
Adana, Osmaniye
Yerleşim Birimleri Sözlüğü
Eke anlamı
Şanlıurfa ili, Şehitnusretbey bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Şanlıurfa ili, Şehitnusretbey bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
eke eş anlamlısı
büyük
sf. 1. Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı: "Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz." -Y. Z. Ortaç. 2. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram): "Büyük bir cevap sıkıntısı geçirdikten sonra itiraf etti." -P. Safa. 3. Niceliği çok olan: "Benim büyük kalabalıklara karşı ürkekliğim vardır." -R. N. Güntekin. 4. Üstün niteliği olan: "Molière büyük adammış, yeryüzüne gelmiş kişilerin en büyüklerinden biri." -N. Ataç. 5. Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş: "Büyüklerin tandır sefasına ayıracak zamanları yoktu." -A. Kutlu. 6. Önemli: "Ömrünün tek ve büyük oyunu bitmişti." -T. Buğra.
sf. 1. Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı: "Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz." -Y. Z. Ortaç. 2. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram): "Büyük bir cevap sıkıntısı geçirdikten sonra itiraf etti." -P. Safa. 3. Niceliği çok olan: "Benim büyük kalabalıklara karşı ürkekliğim vardır." -R. N. Güntekin. 4. Üstün niteliği olan: "Molière büyük adammış, yeryüzüne gelmiş kişilerin en büyüklerinden biri." -N. Ataç. 5. Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş: "Büyüklerin tandır sefasına ayıracak zamanları yoktu." -A. Kutlu. 6. Önemli: "Ömrünün tek ve büyük oyunu bitmişti." -T. Buğra.
kart
(I) sf. Gençliği ve körpeliği kalmamış, körpe karşıtı: "Bu kart hatunun, bu içi dışı pörsük kadının hâlâ piyasa yeri araması beni çıldırtıyor." -H. E. Adıvar.
(I) sf. Gençliği ve körpeliği kalmamış, körpe karşıtı: "Bu kart hatunun, bu içi dışı pörsük kadının hâlâ piyasa yeri araması beni çıldırtıyor." -H. E. Adıvar.
kart
(II) is. 1. Düzgün kesilmiş ince karton parçası. 2. Bir kimsenin kimliğini gösteren, kutlamalarda veya kendini tanıtmada kullanılan, çoğunlukla beyaz, küçük, ince karton parçası, kartvizit. 3. Kartpostal. 4. Bazı yerlere girmek veya bazı şeylerden yararlanmak için verilen, kimliği belirten belge: Basın kartı. 5. Oyun kâğıdı. 6. Fotoğrafçılıkta 9x12 cm boyutlarındaki resim. 7. Telefonlara takılan, iletişimi sağlamak için gerekli bilgilerin yüklendiği parçacık. 8. Genellikle parasal işlemlerde çok amaçlı olarak kullanılan manyetik özelliği olan plastik nesne.
(II) is. 1. Düzgün kesilmiş ince karton parçası. 2. Bir kimsenin kimliğini gösteren, kutlamalarda veya kendini tanıtmada kullanılan, çoğunlukla beyaz, küçük, ince karton parçası, kartvizit. 3. Kartpostal. 4. Bazı yerlere girmek veya bazı şeylerden yararlanmak için verilen, kimliği belirten belge: Basın kartı. 5. Oyun kâğıdı. 6. Fotoğrafçılıkta 9x12 cm boyutlarındaki resim. 7. Telefonlara takılan, iletişimi sağlamak için gerekli bilgilerin yüklendiği parçacık. 8. Genellikle parasal işlemlerde çok amaçlı olarak kullanılan manyetik özelliği olan plastik nesne.
yetişkin
sf. 1. Yetişmiş, olgunlaşmış. 2. Evlenme çağına gelmiş (kız): "Hem de yetişkin, yosma bir kadın beni erkek yerine koymuştu." -N. Cumalı. 3. ruh b. Beden, ruh ve duygu bakımlarından olgunluğa erişmiş olan (kimse). 4. ruh b. Gelişimin herhangi bir yönünde veya tümünde duraklama düzeyine erişmiş olan. 5. is. Kanunların belirttiği belli bir yaşı aşmış, toplumsal sorumluluklarını bilme durumunda olan genç.
sf. 1. Yetişmiş, olgunlaşmış. 2. Evlenme çağına gelmiş (kız): "Hem de yetişkin, yosma bir kadın beni erkek yerine koymuştu." -N. Cumalı. 3. ruh b. Beden, ruh ve duygu bakımlarından olgunluğa erişmiş olan (kimse). 4. ruh b. Gelişimin herhangi bir yönünde veya tümünde duraklama düzeyine erişmiş olan. 5. is. Kanunların belirttiği belli bir yaşı aşmış, toplumsal sorumluluklarını bilme durumunda olan genç.
"eke" için örnek kullanımlar
yönünden dolayı diğer Türk dilleriyle ortak ya da ayrık bulunan onlarca eke sahiptir Türkçe çok geniş kullanımıyla birlikte zengin bir dil
Kaynak: Türkçe
Kaynak: Türkçe
Köyün önemli boyacıları arasında , fuat yıldırım, cafer alkaç, dursun deniz ve biraderi, eke kardeşler dekorasyon. ibocan dekorasyon,
Kaynak: Denizköy, Çorum
Kaynak: Denizköy, Çorum
Seçim Yılı | Muhtar | 2009 | bektaş ilhan eke | 2007 | 1994 | 1989 | 1984 | Altyapı bilgileri: Köyde ilköğretim okulu vardır.
Kaynak: Kuyumcu, Laçin
Kaynak: Kuyumcu, Laçin
Abla | eke(n) | ekin | ekin | exe | xexe (kadın) | xexe | eqte | ekte | ekte | eki | exi | | ônni (aynı cinsiyetteki büyük kardeş) |
Kaynak: Tunguzca
Kaynak: Tunguzca
Yakın Kelimeler
Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
